Mutasavvıf Hazrat Inayat Khan’a göre ve farklı coğrafyalarda kadim zamanlardan beri var olan birçok bilgine göre, sesin oluştuktan sonra mekânda kalma süresi/yaşama ömrü vardır. Eşyalar ve objeler sesleri absorbe (emme, emilim) etme ve daha sonra yayma özelliğine sahiptirler.
İnsan herhangi bir yerde bulunurken, bir an için bile aklından bir düşünce geçirdiğinde, bulunduğu mekân o düşünceyi hemen kaydeder. Bu anlamda insan aslında duygu ve düşüncelerini asla saklayamaz. Başka bir insan, sonrasında aynı mekâna geldiğinde, eğer duyguları güçlü biriyse kendinden önceki kişinin bu mekândaki düşüncelerini algılamayabaşlar. Gözle görülemeyen fakat mekâna “kaydolan” düşüncelerin kendisine akmaya başladığını hisseder.
Bazı yerlerde bulunduğumuz sırada, normal şartlarda hiç bize özgü olmadığı halde içimizde tarif edemediğimiz birtakım düşüncelerin veya duyguların oluşmaya başladığını fark ederiz. İşte bunun sebebi, bizden önce aynı mekânda bulunan kişinin duygu, düşünce ve ses kaydının bize de geçiyor olmasıdır.
Mutasavvıf Hazrat Inayat Khan, çalışmalarında “ses” konusunu işlerken Hz. İbrahim’den de bahseder. Hz. İbrahim, Mısır’da kadim Hayat Bilgisi eğitimi alıp inisiye olduktan sonra Mekke’ye gelir. Mısır’ın kadim manevi okulunda aldığı inisiyasyonun anısına kendisine yüksek hocalar tarafından teslim edilen özel bir taşı Mekke’de özel bir yere
Bazı konuşma sesleri hiç değişmeden iki bin sene boyunca bir mekânda kalabilir. Hatta bazıları birkaç yüzyıl, bazıları birkaç saniye... İnsanın enerjisi ne kadar güçlüyse ve düşünceleri ne kadar netse kayda geçen “ses” de o kadar fazla titreşir ve daha uzun süreler boyunca mekânda kalır.
İnsan konuşması da ses açısından müzik kategorisine girer. Konuşmamızın müziği çok önemlidir. Ağzımızdan çıkan kelimelerin arkasında kin, öfke, küfür, özensizlik ve çirkinlik mi var yoksa zarafet, saygı, merhamet, denge, özen ve güzellik mi?
...Müziğin manevi kökeni, evrenin temelinde bulunan “SES”e dayanır. (Buna aynı zamanda “SÖZ” de diyebiliriz.)
O daimi “SES” insan kulaklarıyla algılanmayan, fakat insanın içinde bulunan başka bir mekanizma sayesinde algılanması mümkün olan, insan dilinde ancak “sessizliğin sesi” olarak tarif edilebilen bir oluşumdur. Ve “o” içimizde daima titreşmeye devam eder.
Bazı gerçekler tümüyle açık edilemez. Bazı bilgiler hazır olmayana verilemez, çünkü görünen olayların saklı taraflarında bulunan güç, yeterince bilgi sahibi olmayanlara zarar verebilir. Bazı bilgileri hazır olmayan insana vermek, bir çocuğun eline ateş vermeye benzer.
Ateşle yemek pişirilebilir tabii ki, ev ısıtılabilir. Fakat aynı ateş doğru ellerde değilse evi de yakabilir ormanı da... Hem etrafa hem ateşi elinde tutana büyük zarar verilebilir.
Aynı şekilde doğa, insan, ritim, şekiller, ses, yani evrenin yapıtaşları ve işleyiş kanunları ile ilgili bilgiler de kişiye zamanından önce verilemez.
Bilki, bütün cevapların özünde yatar,
Kalbin gözü ile bak, mutlak gelir cevaplar...
Git, hiç durmaksızın, dünya ile evreni gez,
Sor kendine "ben kimim"
Sor sen yine bir kez...
Sayfa 172 - Türkiye İşbankası Kültür YayınlarıKitabı okudu