Uzun süre uluslararası çoksatarlar listesinden inmeyen Tirza’nın da yazarı olan Arnon Grunberg bazı romanlarını Marek Van der Jagt mahlasını kullanarak imzalıyor. Kelliğimin Hikâyesi de bu mahlasla imzaladığı romanlarından.
Grunberg, yirmi üç yaşında Mavi Pazartesiler romanıyla çıkış yapar yapmaz Hollanda’nın en sevilen yazarı oldu ve her romanıyla ülkesinin ve Avrupa’nın bütün prestijli ödüllerini topladı. Romanları bellibaşlı bütün dillere çevrildi.
Mutsuzluk, herkes mutsuz. Bunun farkına vardığın zaman sorun kalmıyor. Mutluluk bir pozdur, bir efsane, partilerde, davetlerde gösterdiğin bir tür kibarlık.
.
Yazmak, elbette yaşamak zorunda kalmamak için mükemmel bir araçtı ve yine de ortasında olma yanılsamasına sahipti.
Siz gizlice tüm ipleri kendiniz çekerken.
.
✍️
DİPÇE :
"Eğlenceye katılanlar onun hakkında ömrünü boşa harcamamış bir kişi diye düşünmeliydi."
Jörgen iki kız babası, Hollanda'da iyi etiketli bir semtte yaşıyor bir yayınevinde editör olarak çalışırken verimsizliği nedeniyle işine son veriliyor ama yasalar gereği yaşından dolayı maaşını alacak biçimde işten el
“Ben medeniyetin ürünüyüm. Medeniyeti hayvanın üstüne saldığında ortaya çıkan şeyim. Ben buyum. Her zaman medeni olmaktan başka bir şey istemedim” (s.410).
Tirza, modern insanın ilkel benliğiyle bu benliği törpüleyen, ehlileştiren medeniyetin kurallarının çatışmasının romanı. Modern toplumda ilkel benliğini dizginlemeye, maskelemeye çalışan insanın kendiyle, çevresiyle ve toplumla çatışması. Modern insan medeni hayatın onu içine soktuğu roller ya da takdırdığı maskelerle ne kadar uyum sağlayabiliyor, sağlayamadığında sonuçlar ne oluyor? Bu sorulara rahatsız eden ve sonuyla sarsan bir kurguyla cevap veriyor Grunberg. Kitapla ve kurguyla ilgili hislerim hala karışık ancak modern insanın sorunlarını ele alışını ve yaklaşımını beğendim. Karakterlerin derinliği ve psikolojik tahliller de hoşuma gitti. Müstehcenlik okumaktan hoşlanmayanlara hitap etmeyebilir. Merak ettiğim bir romandı, okuduğuma memnunum. Kitabın daha gğzel bir kapak tasarımını hak ettiğini düşünüyorum.
Tirza
Ayfer Tunç'un "Yirmi birinci yüzyılın ilk klasiği" olarak tanımladığı bu kitap oldukça sarsıcıydı. Ayrıca Yekta Kopan gibi isimler de çok beğenmiş kitabı.
Okuması kolay olmayan bu eserin herkese hitap edeceğini düşünmüyorum. O nedenle beğeneni kadar beğenmeyeni de mevcut. Kesinlikle bana hitap etti, bu tarz sert eserleri severim.