Aslında acı çektikleri zaman insanlara bir parça saygı duymak mümkün. Bir nebze gururları oluyor o zaman. Ama eğlenirken hiç dönüp baktın mı onlara? İşte gerçeği ancak o zaman görebiliyorsun. Esir gibi çalışıp kazandıkları paraları lunaparklarda, bayağı gazinolarda harcarken bak onlara. Dünyayı önlerinde apaçık bulan zenginlere bak. Eğlenmek için neleri seçiyorlar, bir dikkat et. Kibar barlarda seyret onları. İşte senin genel olarak insan ırkı dediğin şey. Ben böyle bir şeye elimi bile sürmek istemem.
"Ne istiyorsun sen? Kusursuzluk mu?"
"Ya da hiçbir şey. Bu yüzden de, 'hiçbir şey'i seçiyorum."
"Mantığa uymuyor ama."
"İnsanoğlunun kendine sahip olma izni verebileceği tek arzuyu alıyorum, o kadar. Özgürlük, Alvah, özgürlük."
Demek istediğim, insanları mutsuz eden şey, çok az seçenekleri olması değil, çok fazla seçenekleri olması. Karar vermek zorunda kalmak. Hep karar vermek. Ne yapacağını bilememek.
"Hiçbir şey istememek. Hiçbir şey beklememek. Hiçbir şeye bağımlı olmamak."
"Ya istediğin bir şey çıkarsa karşına?"
"Çıkmaz. Görmemeyi seçerim. O da senin o şirin dünyanın bir parçası olacaktır nasılsa. Onu bütün hepinizle paylaşmak zorunda kalırım... Oysa bunu istemem. Biliyor musun, okuyup sevdiğim güzel bir kitabı asla ikinci kere açmam ben. Onu okumuş olan başka gözler gelir aklıma. O gözlerin kimlere ait olduğu gelir. Bu tür şeyler paylaşılamaz. Bu tür insanlarla, asla paylaşılamaz."
Gerçekten istediğim bir işi, bir projeyi, bir ideali ya da bir insanı bulursam, bütün dünyaya bağımlı duruma gelirim. Her şeyin diğer şeylerle bir bağlantısı var. Birbirimize öyle sıkı bağlıyız ki! Bir ağın içindeyiz hepimiz. O ağ bekliyor. Ve hepimiz onun içine bir tek arzu nedeniyle itiliyoruz. Sen bir şey istiyorsun, o şey senin için değerli oluyor. Onu senin elinden kapmak için bekleyenler kim, biliyor musun? Bilemezsin. Belki çok karışık, çok uzaklarda olabilir, ama birileri onu kapmak için hazır bekliyor. Ve sen de onların hepsinden korkuyorsun.
Özenti uygarlığımızla ilgili o kibirli kavramlarımızı unutup, vahşilerin bizden önce neler bildiğini hatırlasak, hepimiz çok daha iyi durumda olurduk. Onlar annelerine saygı gösterirdi.
"Benim için yaptığın bu evi bu kadar çok sevmeme sebep olan şey ne?" Roark da ona, "Bir evin de bir insan gibi bütünlüğü, dürüstlüğü olabiliyor," diyordu. "Ama o da insandaki kadar seyrek oluyor."
Öncelikle kitabın adı onceden Anthem’di. Rand bu kitabi bir düstur olarak tanımlamış , Ego olarak degistirilmesi sanki spoiler gibi olmuş , keşke Anthem olarak kalsaymış
Roman tarzında ve bir distopyayı anlatan Rand , karakterlerine isim vermemis çunku kollektivist yapilarda bireylerin değil yapının onemi vardir bundandir ki bireyler onemsizdir ve isimlerinin olmasina da gerek yoktur
Baya surukleyici ve tek okuyuşta bitirilen bir kitap , Rand’ın edebi yönünü baya begendim
Rand’ın değindiğini konular ise
*Doğal haklar
*Bireycilik ve Kollektivzm
*Özgürlüğün ve hakların kaynagı
Kitap bu üç ana tema üzerinde duruyor ve bunları sistemlestirdigi kendi felsefesi olan “Objektivzm” adı ile yorumluyor
Açıkçası “Objektivzm” ile ilgili temel bilgisi olmayan biri bile çok rahat okuyabilir nitekim Objektivzmin dayandığı temel esaslardan biri de bireyciliktir
Ilk çağlarda insan tanrilara esirmis. Bu esaretin zincirlerini koparmayı zamanla başarmış. Sonra krallarin esiri olmus. Fakat onlarin da zincirlerini koparmis. Bu sefer dogumunun, ecdadinin, irkinin esiri olmus. Ne var ki bu zincirleri de koparmas o kadar uzun sürmemis. Bütün kardeslerine ne tanrıların, ne kralin, ne de diger insanlarin elinden alamayacagi bir hakka sahip oldugunu bildirmis. Karsisindakilerin sayisi ne olursa olsun bu hakki kimsenin ondan alamayacagin söylemis. Çünkü sahip oldugu hürnyetini en tabi hakki olarak kabul ediyor ve bu hakkin üstünde baska bir hak tanimiyormus. Ve insan, iste, asirlardan beri kanı ile sulanan hürriyetin eşiğinde durmuş.
Rand’ın “Doğal Hak” tanımının hicbir kollektivist yapı/unsur ile sınırlandıralamayacagini anlatmaya calistigi bu paragrafta
Doğal haklarımız vardır , bunlar mulkiyet hakkı , ifade özgürlüğü, sözleşme özgürlüğü gibi haklardır ve kral (devlet) , din (dogma) , ırk (milliyet) gibi bireyi degil grubu oncelik halinde görüp bu gurubun onceligine gore sınırlandirmalari veya düzenlemeleri meşru/dogal gören her türlü kollektivist yapıya karşı olduğunu söylemistir