Bir senaryo yazarına has üslupla sonuna kadar merak duygusunu zirvede tutuyor yazar.
Felsefi derinliği, yoğun duygusu ile insanın psikolojisine doğrudan etki eden bir kitap..
Defalarca aynalara bakarız bir sivilce çıksa bile bunu dert ederiz ama felsefe öğretmeni Sinan yüzünü kesti. Düşünebiliyor musunuz yüzünü bıçakla kesti. Nişanlısı Sahra'nın onu aldatmasına tanık olduktan sonra kendini bu şekilde cezalandırmıştı.Akıl hastanesinde bir yıl tedavi olduktan sonra taburcu olan Sinan ailesinin evinde kalır ama oraya ait olmadığını hisseder. Ailesi de zaten onu pek anlamıyordu. Örneğin yüzü konusunda. Sinan ameliyat olup yüzünü iyileştirmek istemezken ailesi onu buna zorluyordu.Ya da eşcinsel komşu Fahri'den onlar nefret ederken Sinan onu seviyordu.
Yolda tesadüf ettiği iki kişiden kaptan Murat amcanın hayatını Sinan değiştirirken, ressam Salih 'de Sinan'ın hayatını değiştirecekti...
Sonra evi terketti Sinan rastlantı sonucu ilkokul aşkı Elif'i buldu. İşe başladı.
Üçüncü sınıf birahaneler, meyhaneler de vakit geçirip bolca düşünüyordu. Giittigi birahane de gösterilen porno filmde ağlayarak orayı terkeden Sinan'ın öyle yerlere layık olmadığı aşikardı.
Doktoru ile olan diyalogları , ressam ile olan "hiç"lik sohbeti , rüyaları, mektupları muazzamdı.
"Ruhumu yüzüme çizdim.” diyor kitabın bir bölümünde Sinan," beni doğurandı "dediği Sahra için kendisine zarar verdiği yüzünü anlatırken.
Hem dışlanmış,hem vurdumduymaz, hem umutla dolu olan Sinan iyi ki tanıdım seni..