1962 yılında Ankara'da doğdu. Ziraat Mühendisi. On sekiz yıldır televizyon habercisi olarak çalışıyor. Son altı yıldır CNN TÜRK haber koordinatörü. Aklım Nereye Gidiyor, Ellerim Nereye adlı kitabı 1995 yılında yayımlandı.
daha fazla vurup acıtmamaları için, kabuğunu kalınlaştırıp ince ince işliyordu. ince işli kalın kabuğuyla, ne sevildiği zaman büyük haz duyacaktı, ne de darbe yedikçe parçalanacaktı. çizikmedik, kesilmedik yanı kalmamıştı zaten.
tam 10 ev alıp zengin olunca deprem oluverir, her şey tam tıkırında dediğin gün amansız hastalığa yakalanırsın, sevginin en büyüğünü yakaladım dediğin an sevdiğini kaybedersin. hayat amatördür.”
Çiğdem Anad bu romanında evlilik içinde cinsel tatminsizliğin eşler arasında yol açtığı yabancılaşmayı işlemiş. Romanda alttan alta günümüz sosyal ve siyasal erozyonuna da değiniyor. Cesurca cinsel anlatımlara da yer veriyor.
Ben romanı sevemedim. Sonunu zor getirdim. Karakterler fazla karikatürize geldi bana. Bir türlü kafama oturtamadım. Mesela karakterlerden biri bir uyuşturucu çetesinin ortağı, aynı zamanda bir firmada sekreter ve il emniyet müdürünün kızı!. Olaylar hep bir tuhaf, insanlar evinde bulamadığı cinselliği panik içinde dışarda arama peşinde. Gerçek hayatta da böylemidir hiç bir fikrim yok.
Yazar Türk Edebiyatında virgül kullanma rekorunu da elinde bulunduruyor olabilir bu arada.
Öncelikle bir yetişkin kitabı olduğunun altını çizmek istiyorum. Doyumsuzluklari ve kararsızlklari yüzünden ailelerinin paramparça olmasına sebep olan insanların birbiriyle iç içe geçmiş hayatları anlatılmış. Burada yazan şeylerin gerçek dünyada olmadığını söylemeyi çok isterdim. Namuslu görünen namussuzlardan tutun da her türlü kötülüğü kendine hak gören ve kendini masum çıkarmaya çalışan insanların akıcı dille anlatıldığı bir kitap olmuş.
Ahlaksızlığı normallestirmeye çalışan kişilerin iç dünyası ile yuzlesiyorsunuz kitapta.
Bence bu kitap okuyup halimize sukretmemiz için yazılmış.!!!!
Kitap kapağı çok güzel yazarımızın anlatımı da çok iyi ama yani kurgusu yönünden bakarsak evet yaşanmış hikayeleri anlatıyor biraz ama yani bana genel itibarıyla hitap etmedi diyebilirim.Ünlüler ile anıları da var.Baskı rejiminde boğulup elinde iki bavulla dışarının yolunu tutan, işsiz bırakılan, çocuğunun geleceğinden endişe duyan on binler Avrupa'ya düştü onlardan biri de gazeteci yazar Çiğdem Anad. Bir zamanlar nasıl televizyon haberciliği yaptıklarını nasıl bir toplumsal yapıda sosyal çevrede yaşadıklarını 2007'den itibaren ise haberciliğin toplumun sosyal çevresini nasıl altüst olduğunu ve nasıl göç ettiklerini anlatırken göç ettiği İngiltere'deki insanların hayatına da fener tutuyor.Şimdiden okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim.