''Onun huzuruna bağlı benim huzurum, onun sevdiğini versin bana hayat, peşinden koşan ölüm beni bulsun'' aryasının beni ağlattığını neden itiraf edemedim?
Üç harika çocuğumuz, imrenilesi bir hayatımız var; onun için yapmadığım hiçbir şey kalmadı, o her zaman benim gözlerimin ışığı oldu ve hâlâ da öyle. Onu çok sevdim. Ve hâlâ da seviyorum ama o buna inanmak istemiyor, kendine acımayı yeğliyor.
Biz fakir ama
Mutlu çocuklardık…
Yamalı elbisemizi saklardık bazen
Utana sıkıla,kızarırdı yüzümüz,
Çoğu zaman,ama alnımız aktı,
Yamasızdı karekterimiz…
Ne kadar tanıyoruz kendimizi, peki ya sevdiklerimizi? Bu sorunun cevabını "Bilmiyoruz!" aslında. Ama büyük büyük laflar ediyoruz: seni çok seviyorum, en çok ben seviyorum, sensiz yaşayamam, benden başkası seni böyle sevemez, sen ve ben birbirimiz için yaratılmışız... Uzar gider bu iddialar. Insan iddialı bir hayvandır. Işte burda da ilk,son,en büyük aşkı ve 14 yıllık karısı Sara'nın noelden iki gün önce birkaç satırlık notla kendisini terk edip gidişi üzerine koca ve büyük aşık Arno'nun onu tanımaya ama gerçekten tanımaya başlaması anlatılıyor. Sara'yı tanımak bahane aslında kendini tanımak şahane. Hele En sondaki mektup daha daha şahane idi. Insanın kendini tanımadıkça, tüm gerçekleriyle kendini bilmedikçe karşındakini hiç ama hiç anlayamayacağın öyle güzel anlatılmıştı ki. Bunun için birileri gitmeliyse bence de gitmeli, kendine - hayatının gerçeğine varmaksa sonu artık gidebilirsiniz.
Artık GidebilirsinDaria Bignardi · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201423 okunma