Dolores Redondo, Deusto Üniversitesi'nde hukuk unvanını öğrenmeye başladı, ancak tamamlamadı. San Sebastian'da gastronomi okudu, çeşitli lokantalarda çalıştı ve profesyonelce edebiyata ayırmadan önce kendine aitti. 2006 yılından bu yana Cintruénigo'daki Ribera Navarra'nın (ları) komararında yaşıyor.
Redondo kısa öyküler ve çocuk hikayeleri ile edebiyat yapmaya başladı. 2009'da ilk romanı Los privgios del Angel'i yayınladı ve Ocak 2013'te Baztán Trilogy'in ilk cildi El guardian'ı görünmez yayınladı (İspanyolca: Trilogía del Baztán). İkinci bölüm olan Legado en los huesos, o yılın Kasım ayında izlendi ve Kasım 2014'te Ofrenda a la tormenta ile sona erdi. Üçlemesi, 700.000'den fazla kopya satmak için gitti ve 15'den fazla dile tercüme edildi.
Binyıl serisi Stieg Larsson'ın filmlerinden sorumlu Alman yapımcı Peter Nadermann, ilk romanın yayınlanmasından hemen sonra film uyarlama haklarını satın aldı. El guardian'ın görünmez filmi Fernando González Molina (es) tarafından yönetildi ve 2017'de prömiyeri hazırlandı.
Redondo, Jim Hawkins takma adının sahte başlığı Sol de Tebas olan yarışmaya katılan Todo esto tearé'nin el yazması için 2016 Premio Planeta de Novela'nın galibi.
Birini sosyopata dönüştüremezsin ama onların takıntılarını alır ve bir yere kanalize edersen çok sadık hizmetkârlar elde etmiş olursun. Ölüm tarikatları işte bu şekilde yürütülüyor. Genellikle benzer kişilikteki insanlardan oluşan müritlerinin zayıf yanlarını tespit ediyorlar. Müritler sadık, pek zeki olmayan ve kolay manipüle edilen kişiler. Tarikat liderleri bu insanların kişiliklerini yavaş yavaş parçalıyor ve kendi iradesine göre yeniden inşa ediyor. Bu insanlar onları seven, koruyan, dinleyen, onlara saygı duyan ve içinde kendilerini -- belki de hayatlarında ilk kez-- önemli hissedecekleri bir dünya sunan bu tarikatın içinde yeniden doğuyorlar.
"Defolu mallar," diye fısıldadı Amaia.
"Defolu mallar, bunları kendi iradesine göre nasıl eğip bükeceğini bilen bir tarikat lideri için paha biçilmezdir."
Dolores Redondo / Kemiklerin Mirası
Dedektif Amaia Salazar, gizemli ölümlere, Bask mitolojisindeki yaratıklara ve ailesindeki gizemlere ışık tutmaya devam ediyor. Üçlemenin ilk kitabı #GörünmezGardiyan ‘dı. İkinci kitabımız da #KemiklerinMirası. Olaylara bakış açısı, kimsenin fark etmediği detayları görmesi ve güçlü duruşuyla müthiş bir karakter. Hayran olmamak elde değil.
Dokuz aylık hamile olan Amaia, üvey kızını öldürmekle suçlanan Jason Medina’nın davasını takip ederken, duruşmadan hemen önce kendini öldüren Medina ardında Amaia’ya tek kelimelik bir not bırakır : “Tarttalo”.
Birisi bir süredir şapele gizlice girip zarar vermeye başlar. Kutsal su dolu kabı kırar, baltayla öndeki sıraları parçalar ama son girişi herkesi ayaklandırır. Çünkü sunağı ateşe verip altına bir çocuğa ait olan kol kemiklerini adak olarak bırakır. Bu durum Vatikan’dakileri de bölgeye getirmiş ve bölgenin yerlisi olduğu için görev istemese de Amaia’ya verilmiştir.
İki kadın cinayeti, iki katil ve katillerin arkalarında Amaia’ya bıraktıkları aynı not. “Tarttalo” iki t ile. İşin ilgi çekici kısmı, normalde kelimenin tek t ile yazılıyor olması.
Şapeldeki olaylarla kadın cinayetlerinin bağlantısı olduğunu düşünen Amaia, işindeki yoğunluğundan yeni doğmuş bebeğine zaman ayıramamaya ve bu nedenle kendini yetersiz hissetmeye başlamıştır.
Kendini en savunmasız hissettiği Baztan vadisinde ailesinin sakladığı büyük sırrı öğrenmek Amaia’ya nasıl etkileyecek. Bu sırrın davadaki önemi ne olacak?
Keyifli okumalar…
Dolores Redondo / Görünmez Gardiyan
2014 yılında tamamlanan Baztan Üçlemesinin ilk kitabı #GörünmezGardiyan. İzlemek isteyenler için kitabın filmi de var. İşlenen ilginç cinayetler, yaşanan aile içi travmalar ve Bask mitolojide yer alan bir yaratık olan “Basajaun”. İlgi çekici bir kurgusu vardı ve kesinlikle katili sonuna kadar bulmanız imkansız.
On üç yaşında bir kız iple boğularak öldürülür. Ormandaki nehirin kenarına ilginç bir ritüelle bırakılır. Polisler ipuçlarının peşine düşmüşken birden ikinci bir kızın cesedi yine aynı şekilde bulununca bir seri katil ile karşı karşıya olduklarını anlarlar. Kasabada büyümüş ama oradan ayrılmış olan Dedektif Amaia cinayet soruşturmasının başına getirilir. Zamanında bu topraklardan kaçan Amaia tekrar döndüğünde çocukluğundan beri peşini bırakmayan travmalarıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Herkesin birbirini tanıdığı bu kasabada acaba katil kimdir ve olaylar sadece iki kızla mı sınırlıdır? Cinayetler ve taklitçiler artınca halk bunun Bask mitolojisinin yaratıklarından biri olan Basajaun’un işi olduğuna emindir. Peki bu yaratığı gören var mıdır?
İhanetler, sırlar ve gizemler sayfalar boyunca peşinizi bırakmayacak. Kitabın sonunda katil bulunsa da bazı şeyler havada kaldı. İkinci kitabında soruların cevaplarını bulacağımı ümit ediyorum.
Keyifli okumalar…
Muz gibiyim muz muzz
Çikita Muz , Çikita Muz
Çikta çikta çikta çikta
çik çik çik çik
Çikitaaa
Şu Ajdar efendinin şarkısı ne kadar mantıklı ise bu kitapta o kadar mantıklı...
Bu kitabı yarım bırakmadığım için; kendime kocaman bir alkış ben gidip bi basajaun'a adağımı sunup geleyim bugünleri gördüğüm için.
İnanın şu sıcakta tek başıma çölü