Dr. Erdal Atabek (d. 1930, Adapazarı), Türk tıp doktoru ve yazar.rnrnErdal Atabek, 1954 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Psikosomatik Hastalıklar ve İç hastalıkları uzmanı olarak görev yaptı. 1965te yazarlığa başladı. Aynı yıl Türk Tabipleri Birliği (TTB) başkanı seçildi. 1966da köşe yazıları Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmaya başladı. Halen yazarlık, seminer, konferans ve araştırmalarını sürdürmektedir.
Amerika'da gördüğüm bir banka adı geliyor aklıma: «Five Cents Saving Bank", «Beş Kuruşu Koruyan Banka». Ne çekici bir banka adı diye düşünmüştüm. Küçük adamın, sokaktaki adamın ekonomik güvensizliğini nasıl canalıcı yerden yakalamış. «Ben senin beş kuruşunu düşünüyorum».
Daha bir hayatın içindedir. Belki okul bitmiştir, belki evlenilmiştir, belki de öyle olmamıştır. Ama ne deneyler yaşanmıştır. Ne umutlar, ne kırıklıklar, ne sevinçler, ne üzüntüler gelmiş ve geçmiştir. Hayatla tanışılmıştır artık.
«Bize işkence yapıldı». Bir insana ne zaman işkence yapıldıysa, bize yapıldı.
«Bize işkence yapıldı». Bir insana nerede işkence yapıldıysa, bize yapıldı.
"Bize· işkence yapıldı». Çünkü, biz insanız. İnsa na yapılan işkence bize yapıldı.
«Bize işkence yapıldı». İşkenceci, onun işkencecisi değil, «bizim» işkencecimizdir.
Çünkü, biz, insanlığız.
Erkeği insan olarak eleştirebilirdiniz. Kızdığı zaman bile dinlerdi. Hak verdiği bile olurdu. Ama erkekliğine söz söylediğiniz zaman kıyamet kopardı. Söylediğinizin ne olduğuna bile bakmazdı.
İlk 24 sayfası olağanüstü tespitler içeren daha sonrası ise sıradanlaşma safasına girmesiyle hayallerimi yıktı biraz ama kesinlikle okunmasını tavsiye ederim en azından ilk 24 sayfayı :) yine de emeğine sağlık sayın
Merhaba 1k öncelikle lütfen kitabın kapağına bakarak önyargı oluşturmayın ....
Sevgili yazar Dr. Erdal Atabek'in kışkırtılmış erkeklik bastırılmış kadınlık adlı kitabın kadın ve erkek eşitsizliğinin , Gelenek , görenek ve toplum açısından problemleri anlatıyor okurken sorguladığım çok şey oldu okumanızı öneririm kitabın son sayfasında geçen bu yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum .
Başımızı kaldırmamız gerekiyor. Bize öğretilen yanlışlara karşı başkaldırmamız gerekiyor.
Bize söylenen yalanlara karşı başkaldırmamız gerekiyor. Sevginin ayaklar altına alındığı bir çıkar dünyasında bizim daha çok başkaldırmamız gerekiyor.
Elimizi hayatın elinin üstüne koyalım. "Seni seviyorum" diyelim.
"Seni ben seviyorum, bu sevgi benim özgürlüğümdür, bunu duyduğum sürece seni seveceğim."
Genç olmak nedir? Genç kimdir? Genç olmak diyince aklımıza ne gelmektedir? Hepimizin kendince bunlara verecek cevabı vardır elbette. Peki, yaşadığımız toplum verdiğimiz cevaplara karşılık bir "gençlik" olgusu taşıyor mu? Ailemiz, çevremiz, toplumumuz bizleri ne zaman "genç"