Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gilles Deleuze

Gilles DeleuzeSpinoza Üzerine Onbir Ders yazarı
Yazar
8.7/10
426 Kişi
2.313
Okunma
418
Beğeni
27,7bin
Görüntülenme

Gilles Deleuze Gönderileri

Gilles Deleuze kitaplarını, Gilles Deleuze sözleri ve alıntılarını, Gilles Deleuze yazarlarını, Gilles Deleuze yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kant'ın keşfettiği büyük problem, belirleme biçi­miyle, veya aktiflik ya da kendiliğindenlik biçimiyle alıcılık, pasiflik biçimi, veya belirlenebilir olanın, zamanın biçimi ara­ sındaki ilişkidir.
Sayfa 79 - PdfKitabı okudu
Kant'tan itibaren, felsefe, düşünülemez olanı düşünmek gö­revini üstlenecektir —düşüncenin dışında olanı düşünme işini bir kenara bırakacaktır. Gerçek sınır düşünceyi içeriden kateder ve işler.
Sayfa 78 - PdfKitabı okudu
Reklam
Ve sonra Kant ortaya çıktı.
Descartes'a diyorlar ki, bütün bunlar pek güzel, ama bizde düşünenin beden olmadığını ne kanıtlayacak bize? Bunu ona soran çağın materyalistlerinden biri... Ve Descartes cevap verir —herhangi bir karşı çıkış yöneltindiğinde ona, hep küstahlaşırdı — çok küstah ve kabaydı— der ki: Hiçbir şey anlamamışsınız, bizde düşünenin beden olmadığını asla iddia etmedim; tam ola­rak şunu söyler Descartes: İddia ettiğim, düşünceme dair bil­diklerim henüz bilinmeyen şeylere bağlı olamazlar. Başka bir şekilde söylersek, söz konusu olan bizde düşünenin beden olup olmadığını bilmek değil, Kartezyen düşünmenin perspektifinde, düşünceme dair bildiğimin henüz bilinmeyen şeylere bağlı ola­mayacağıdır söz konusu olan —yani bedene çünkü kuşku be­denden de olabilir. Öyleyse, mantığın bakış açısından —ama yepyeni bir mantıktır bu, çünkü cinsler ve farklarla işlemez, bir gerektirmeler, imalar mantığıdır —çünkü Descartes, kavramlar arasındaki açık ilişkilere dayanan bir mantık olan klasik mantığa karşıt olarak ... Yeni bir mantık tipi ortaya atıyor -bir gizli, imalı ilişkiler mantığı, bir imalar mantığı... O zaman, bir belir­leme tarafından belirliyor -düşünenin varoluşunu belirliyor ve düşünenin varoluşu düşünen şeyin varoluşu olarak belirleni­yordu. Demek ki Descartes belirlemeden belirlenmemişe ve be­lirlenmişe doğru gidiyordu: Ben düşünen bir şeyim. Mantığında hep imaları ekliyordu art arda: Kuşku duyuyorum, düşünüyo­ rum, varım, ben düşünen bir şeyim.Öyleyse tözün özne olduğu araziyi keşfetmişti. Ve sonra Kant ortaya çıktı.
Sayfa 69 - PdfKitabı okudu
Düşünüyorum, öyleyse bu, aracılığıyla kesinliğimi belirlediğim bir edim. Bu bir belirlemedir. Aktif bir belirlemedir. Yalnızca düşüncemden kuşku duyamamakla kalmam, onsuz düşünemem bile —yani, kuşku duymaktan düşünmeye tek bir örtük bağ düşünmekten de varlığa doğru gider. Nasıl kuşku duymak düşünmekse, düşünmek için de olmak, varolmak gerekir. Kartezyen formüllerin na­sıl gittiklerini görüyorsunuz: Kuşku duyuyorum, düşünüyorum, varım. Düşünüyorum belirlemedir; varım belirlenmemiş varo­luştur —varım ama neyim peki? Ah işte, belirleme belirlenme­miş varoluşu belirleyecektir.
Sayfa 68 - PdfKitabı okudu
Descartes'ın problemi bambaşka bir şeydi; kesinliğin temeliydi —yani her türlü mümkün kuşkunun elinden sıyrılabi­lecek bir kesinlikti. Eğer şunu dersem —olsun ya da olmasın be­nim için fark etmez... kendime bunun kendi temelini kapsayan bir kesinlik olup olmadığını sorarım. Hayır. Masanın varoldu­ğundan eminim, bu biliniyor zaten, ama bu kesinlik kendi temelini içinde taşımıyor. Peki acaba kendi temellerini içlerinde ta­şıyan kesinlikler de var mı? Burada bir derece daha yükseliyorum demektir: Deniyor ki iki kere iki dört; bu kesin. Dostoyevski'nin kahramanları derler ki: İki kere ikinin dört etmemesi iste­nemez mi peki? Ve iki kere ikinin dört ettiğinden eminim dedi­ğinde, acaba burada da kendi temelini içinde taşıyan bir kesinlik mi var? Neden iki kere iki dört etsin ki? İşte o zaman iki kere ikinin dört ettiğini kanıtlamaya girişilebilir —bu karışık bir iş. Buna karşın Descartes kendi temelini içinde taşıyan bir kesinliği bize kuşku duyma işleminin vereceğini düşünüyordu. Yani kuşku duyamayacağım tek bir şey vardı, masanın varlığından kuşku duyabilirdim, bir önermenin doğruluğundan kuşku duya­ bilirdim, ama tek bir şeyden kuşku duyamam, o da kuşku duy­duğum ölçüde düşündüğümdü. Başka terimlerle söylersek, kuşku duyma işlemi, kuşku duymak düşünmek demek olduğu ölçüde, bana kendi temelini içinde taşıyan bir kesinlik sağlaya­caktır: Düşünüyorum! Bu çok tuhaf, eğlenceli bir formül.
Sayfa 67 - PdfKitabı okudu
Eğer doğa somut kurallara boyun eğmeseydi, fikirler arasında asla bağlantı kurulamazdı. Başka bir şe­kilde söylersek, eğer bende bir fikirler çağrışımı, fikirler arasında bağlantılar varsa bu şeylerin —fikirlerin değil— şeylerin bizzat bize bağlanan kurallar gibi olan benzeri ilkelere bayun eğdiklerini ima eder. Yani, Pierre Vincennes'e gelmeseydi, ya da Vincennes'e gelmemiş olsaydı, Vincennes fikriyle Pierre fikrini bağdaştırma fırsatını aslâ bulamazdım.
Sayfa 65 - PdfKitabı okudu
Reklam
Düşünüyorsan zaten varsındır eleştirisini hatırladım.
Düşünüyorum" bir belirlemedir, yani bir kendiliğindenlik edimidir. Bir "varım"ı gerektirir, ima eder -ancak bu tümüyle belirlenmemiş bir "varım"dır.
Sayfa 62 - PdfKitabı okudu
Anladınız mı :)
Belirleme, belirlenmemiş varoluş, belirleme tarafından belirlenen varoluş —ve Descartes burada düşünmenin sürekli olduğunu farz ediyordu. Belirleme "düşünüyorum"du, belirlen­memiş varoluş "vanm"dı, belirleme belirlenmemişi belirliyor- du: Ben düşünen bir şeyim. Kant ise diyor ki: Düşünüyorum = belirleme, varım = düşüncenin ima ettiği belirlenmemiş varo uş; belirlemenin olabilmesi için kuşkusuz belirlenecek bir şe­ yin bulunması gerekir. Ama işte, yine de hangi biçim altında olacağının bize söylenmesi gerekiyor -belirlenmemiş, belirle­necek olan, belirlenmesi gereken; yine de belirlenmemiş varo­luşun belirleme tarafından belirlenebilir olmasının hangi biçim altında olacağının bize söylenmesi gerekiyor. Descartes tek bir şeyi unutmuştu: Belirlenebilirin biçimini tanımlamayı. Öyleyse ortada üç terim yoktu -belirleme, belirlenmemiş ve belirlenmiş; dört terim vardı: Belirleme, belirlenmemiş, belirlenebilir biçim ve belirlenmiş... Eğer bunu anladıysanız her şeyi anlamışsınız demektir,
Sayfa 62 - PdfKitabı okudu
Diyor ki —düşünüyorum, demek ki varım, bu çok güzel; ama bundan "ben düşünen bir şeyim"i türetemezsiniz. Kant, Descartes'm kendisinden esirgenemeyecek bir tür süreklilik gördüğünü sandığı yerde bir yarık görmüştür.
Sayfa 61 - PdfKitabı okudu
“Ben bir başkasıdır. Kendini keman olarak bulan oduna ne yazık.”
Aristo bize diyor ki, madde var, sonra da onu içten biçimlen­diren biçim var, form var. Madde, diyelim ki bakır; borazan ise bu biçim altında dökülmüş olan bakırdır. Bundan daha klasik bir şey olamaz ve Rimbaud kendini bir maddeye benzetip şöyle di­yor: Düşünce biçimlendiriyor beni. Öteki örnekteyse odun ke­man oluyor, ona birileri keman biçimi veriyor ve yeni kapasiteler kazanıyor. Rimbaud buradan bağlamı hiç kuşkusuz mahveden, parçala­yan "ben başkasıdır" formülünü türetiyor. Derdi şiiri bulmak, buna uygun düşen şiir eylemini yapmaktı. "Ben başkasıdır" formülüne uyan felsefi emeği yapacak olan ise Kant'tır.
Sayfa 60 - PdfKitabı okudu
Reklam
Düşüncenin biçimi ilk olarak "düşünüyorum"un eylemidir, ey­lem veya belirlenim olarak "düşünüyorum"dur. "Düşünüyorum" demek bir şeyi belirlemek demektir.
Sayfa 57 - PdfKitabı okudu
Ama zamanı düşünmek gerçekten en zor iştir - bu eleştirel felsefe olarak fel­sefedeki bir dönemdir, Kant tarafından eleştiri felsefesi biçimin­de tanımlanmış modern felsefedir.
Sayfa 55 - PdfKitabı okudu
Zaman daha şimdiden ebe­diyetle eştir, ne başı ne sonu vardır ve çemberin dışındaki nokta zamanın içinde değildir, bir yukarıdadır, hiçbir zaman başlan­maz. Bu çok paradoksal bir şey.
Sayfa 53 - PdfKitabı okudu
Zaman tam olarak kozmik bir varlık değildir, zamanı öyle değerlendiren ruhtur...
Sayfa 53 - PdfKitabı okudu
Plotinus zamanın varlığın kendine ta­mir edilmez bir eklenişi olduğunu söyler.
Sayfa 52 - PdfKitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.