Şiir, elma gibi, yemek gibi, ekmek gibi, yenilirken; su
gibi, içki gibi, sigara-çay-kahve gibi, içilirken; müzik gibi,
şarkı ve türkü gibi, dinlenilirken; resim gibi, bakılırken; sevişme gibi, sevişilirken... tadına varılan şeydir. Okuyanı,
dinleyeni daha ilk sözcükte -ki sözcük değildir o-, ilk dizede -ki dize değildir o- etkisi altına alır şiir. Birdenbire bir
yeni yol açılmıştır önünde, düşünmeden yürüyüp gidersin
o yolda.
Oysa bir özdeyişi, bir atasözünü, bir bilmece - bulmacayı, bir tekerlemeyi, hatta bir tümceyi ilk okuyuşta, ilk
duyuşta anlayamayabilir, kavrayamayabiliriz; yeniden yeniden okuyup düşünerek anlamağa - kavramağa çalışmamız ne o söz için bir kusurdur, ne de biçim için. Tam tersine, geç ve güç anlaşılır olması üstünlük sayılır o özdeyiş,
o atasözü, o bilmece - bulmaca, o tekerleme veya tümce
için. Güzellik buradadır!..