-Görüyorsun işte, ayaklar da yetmiyor sevdiklerimize ulaşabilmeye. " diyorum.
-Ayaklar yalnız başına tabii ki yetmez, onları yüreklendirmek gerek. Diyor.
Hülya Tozlu'nun Siyah Beyaz Kitap Yayınları'ndan çıkarttığı 2015 yılında yayınlanan 76 sayfalık kısa bir romanı 'Yaşadıkça Adım Adım' kitabı..
Küçük bir kız çocuğunun çocukluktan ergenliğine kadar olan döneminde ayakkabılarıyla, ayaklarıyla olan anılarını yazdığı ve düşüncelerini anlattığı değişik bir eser olarak bakmak daha doğru bu kitap için. Bayram çocuğu gibi ayakkabılarına sarılıp uyuyan, ayakkabılarıyla konuşan, dertleşen bir minik kız çocuğunun dünyasından yansıyanlar başlangıçta bir anı izlenimi veriyor.
Daha sonra ergenlik döneminde çok kuruntu yapıp büyüttüğü ayak şekli ve numarasına yaptığı isyanları ne kadar büyüttüğünün farkına geç varsa da bu dönemi atlatış aşamaları kaleme alınmış yazar tarafından. Diktatör olarak gördüğü, dikte edici karakterini beğenmediği üvey annesiyle ilgili yaşadığı sıkıntılar ve problemlere bir çocuğun aynasından bakmak adına önemli bir konuya da fayda sağlamış bu kitap.
Ortaokul ve ilkokul öğrencilerine hitap eden bir izlenim verse de yetişkinlerin de okuyup istifade edeceği bir eser bence. Dostluk, vefa ve yardım konusundaki dayanışmanın güzelliği işlenirken bir bölümde çok duygulandım. Özellikle çocuklar başta olmak üzere büyüklere kadar herkes bir pay kapabilir Hülya Tozlu'nun 'Yaşadıkça Adım Adım'ını okuduktan sonra..
Hastahane kuyruklarında ölen insanlarımız var. Banka kuyruklarındaki üç kuruş emekli maaşının peşinde telef olan yaşlılarımız...Yollarda sefil dolaşan çocuklarımız. Ailesi yoksul diye eğitim alamayan kardeşlerimiz..
Babamın okumakta olduğu bir şiir kitabı var elinde. Merak edip göz gezdirdim. (..) Yaşar Ayık`tan dizeler;
"Sen bu karanlık dünyamı aydınlatan tek ışık
Sen bu dünyadaki tek güzel varlık..."
Ona okuduğum kitaplarımdan veriyorum. O da bana kendi okuduklarından...Böylesi bir kültür dayanışması içinde buluyoruz kendimizi. Birbirimize benzememiz, birbirimizi anlamamız çok güzel.
Buralarda yalın ayak dolaşan, üstü çamurlu küçük çocuklarla karşılaşıyorum yer yer... Sularla oynayan, kuru ekmek parçası geveleyen ve fakat güneşe gülümseyerek bakan çocuklar..
Yalnızca çok okuyan biriyim. Sen de çok okumalısın. Hem o zaman ayaklarına takılıp kalmazsın. Onlar için boş yere üzüntü duymazsın. Okudukça anlarsın boş şeyler için üzülmekle zaman yitirdiğini..
Temizlik işlerinde çalışan emekçilerin açıkta kalıp üşüyerek ıslanan, kimi değişik içerikli kimyasal ürünlerle temas halinde kalmak zorunda olan ayakcıkları... O insanın yaşaması için onca sıkıntıları yükleniyorlar..
Doktor deyip de geçmeyin...Bu iş de "deveye hendek atlatmak” kadar zor bir iş. Sabahın köründe kalk. Hastahaneye git ve kuyruğa girip kayıt için bekle saatlerce muayene sıran gelsin diye..
Baş parmağı en uzun olanlar da hırslı olurlarmış. Yani ayak şekillerine göre karakter tahlilleri...Etsiz düz topuklar bencilliği işaret edermiş. Benimki gibi etli ve dışa dönükse de o kişinin dost canlısı ve neşeli biri olduğu anlaşılırmış.
Çok param olduğunda söz veriyorum kendime... Kesinlikle bir kamyon dolusu beyaz ayakkabı ve çanta alıp varoşlarda yoğunlaşmış bu işçi kızlarımıza dağıtacağım... Bunları düşlerken bile ayaklarımın ısındığını ayrımsıyordum.