Bolşevikler... Onlar Ekim Devrimi'nin kahramanları. Onlar dünyadaki ilk büyük sosyalist devrimin emekçileri, işçileri, mühendisleri, mimarları; bir bütün olarak yaratıcıları. Onlara "çelik gibi sağlam" diyorlardı o yıllarda... Neden? Çünkü uzlaşmacı - tasfiyeci solculuğun saldırılarına karşı her koşul ve şart altında ideolojik mücadeleyi sürdürüyor ve devrime giden yolda yeni değer ve gelenekler yaratıyorlardı.
Nedir ideoloji? İdeoloji ilkeler, kurallar, değerler, gelenekler bütünüdür. Soyut bir şey değildir ideoloji. Ve savaş esas olarak ideolojilerin savaşıdır. Burjuva ideolojisi ile işçi sınıfı ideolojisinin... Emperyalizmle dünya halklarının...
İdeolojik mücadele kazanılmadan siyasi zafer, siyasi zafer kazanılmadan fiziki-askeri zaferler kazanılamaz.
Romanımız bize bolşeviklerin ideolojik duruşlarını gösteriyor. Tasfiyeci solculuğa karşı, yalnız kalma pahasına, en ağır darbeleri yeme pahasına, en büyük bedelleri ödeme pahasına mücadele eden bolşevikler devrimi böyle örgütlüyorlar.
Oturuşlarından kalkışlarına, üsluplarından dillerine, olaylara yaklaşımlarından yaratıcılıklarına, kararlılıklarından iradelerine... Bolşevikler bugün bize Türkiye Devrimci Hareketi'ni anımsatıyor. Eğer ki Türkiyeli devrimcileri tanıyanınız varsa romanı okurken onları bulacaktır. Aradan 100 yıl geçmesine rağmen bu kitabı okuyan kimi arkadaşlar "bu ülkede devrimi yapsa yapsa ... yapar" diyebiliyor.
Bolşevikler bugün umudun adıyla birlikte yaşıyor ve savaşmaya devam ediyorlar.
KAVGANIN ŞAFAĞI
'' Kavganın Şafağı '' 1905 yılında yenilgiyle sonunçlanan Rus Devrim mücadelesinin küllerinden yeniden doğuşunu anlatır.
" Birdenbire fabrika çanının keskin çığlığı işitildi. Cebimden işçi kasketini çıkardım, alnımı örtene dek kafama geçirdim. Fabrikadaki işçi yığınının kaynaşması burdan duyuluyordu.
"Herkes,herkese karşı güvensizlik duyuyor.Bugünlerde aramızda böyle şeyler oluyor hep.Gericiler bizi içten zayıflatmak için bu yönteme başvuruyorlar.Hepinizden rica ediyorum: Uyanık olun,ama yılgınlığa kapılmayın..."
Ulaşılmak istenen amaç açıktı ama izlenmesi gereken yol pek kolay olmayacaktı.Bu tasarılarla öylesine doluydum ki,zorlu ve yorucu iki ay,farkına varmadan geçip gidivermişti.Ama caddelerde nasıl da mutlu yürüyordum.Rüzğar benimle fısıldaşıyor,geceleyin yıldızlar yüreğimin derinliklerinde parlıyor ve bütün bunlar bende kısa zamanda yenilmez bir güç olacağımız umudunu yeşertiyordu.Îçimdeki kararlılık,bağlılık ve dayanıklılık duygularını alabildiğince güçlendirmek istiyordum.Ah ne de büyük şeyler düşlüyordum! Güçlü kanatlar üzerinde uçuyordum sanki.Şiddetli soğuk beni tepeden tırnağa titretiyor. Sapsarı kesilen gökyüzü üzerimize abanıyordu.Ama yüreğim ilkbahar yeşiliyle doluydu. Bütün benliğimizi dalga dalga dolduran bu mutluluk nereden geliyordu?