Müslüman halkın kimlik belgelerinde "Milleti"hanesinin karşısına -milli-yeti ne olursa olsun-hep "İslam" yazılan bir ülkede, milliyet kavramı henüz bilinmeyen bir şeydi.
Ancak halk, cahil ve müteassıp olduğu için, çağdaşlaşma yolundaki her hareketi Hıristiyan dünyasına mal ediyor ve bu konuda başı çekene de Gâvur Padişah adını takıyordu.
Mehmet Akif’e göre; medeniyetin gerçek kaynağı Müslüman Doğu’dur. Ona medeni üstünlüğünü kaybettiren sebepler, asırlardır süren dini taassub, cehalet, sebatsızlık, tembellik ve kendine güvensizliktir. Yoksa İslam dini ilerlemeye asla engel değildir.
Yeni şiirin ilk temsilcisi olan İbrahim Şinasi (1826-1871) öğrenimini İstanbul’da yaptıktan sonra devlet memuriyetine girmiş maliyetcilik öğrenimi için Fransa’ya gitmiş orada beş yıl kaldıktan sonra İstanbul’a dönmüştür
Şinasi’nin Türk şiiri üzerindeki yenileştirme çabaları Fransa’dan ilk dönüşü ile başlar. Gerçekten Fransa’ya gitmeden önce Reşit Paşa’ya yazdığı bir kaside ile dönüşünden sonra aynı kişi için yazdığı diğer üç kaside arasında gerekt dil, gerekse biçem ve gerekse içerik bakımından olan ayrılıklar bunu açıkça göstermektedir.
Tanzimat edebiyatında nesirden sonra yenileştirildi ilk tür, şiirdir. Roman ve piyes gibi türler henüz denenenden, şiir üzerinde bazı yenileşmelere başlanmıştı
Tanzimat devri edebiyatının ilk aşamasında, (1860-1876) Avrupalılaşma işlemi zaruri olarak “divan edebiyatına aralıksız saldırıp onu gözden düşürme, yani çağdaş bir Türk edebiyatına alan açma, Fransız edebiyatının başlıca türlerini getirme, bu edebiyatın klasik ve romantik okullarının başlıca yazar ve şairlerini tanıtma, eski nazım ve nesir dillerinin dışında yeni bir edebi dil yaratma yönlerinde gelişmiştir.
Bunlara, Fransız edebi türleri hakkındaki ciddi teorik bilgiler de eklenmelidir.