Evet. Okulumuzun eski müdürü. Serena ,seni hipnoz edip sorular sordu. Bunu hatırlıyor musun ?
"Evet"
"Ne sordu ?"
"Seçilmişler sınıfını sordu. Öğrencilerle ilgili sorular sordu. Ne tür yetenekleri olduğunu öğrenmek istedi."
"Ve sen de anlattın mi?"
"Evet."
Fakat madam ,sınıfı yeteneklerini hicbir zaman açığa çıkarmamaları konusunda uyarmıştı,değil mi?
"Evet." Paul ,çok büyük sıkıntı içindeydi. Ona anlatmak istemedim . Sırrımızi tutmak istedim."
"Sorun değil ,"dedi Dr. Paley. Muhtemelen sana hipnoz sonrası telkin verdi. O zaman kendini durduramazsın. Ve bu insanlardan korkuyordun. Bu en azından iyi bir neden. Hepsi de tehlikedeydi. Utanacak birseyin Yok, Paul . Sınıf arkadaşların seni bağışlayacaktır.
"Ken?"
Ah, hayır. Jack'in yarına kadar onunla konuşmayacağını sanıyordu.
"Şu an çok yorgunum Jack."
"Bana mı dedin? Adım Jack değil ki."
Ken kaşlarını çattı. "Kimsin peki?"
"Ben, Arthur. Arthur Penfield. Ölüyüm ve kardeşime bir mesaj iletip iletmeyeceğini merak ediyorum."
Ken kalktı, kalbi hızla çarpıyordu.
"Bekle bir dakika- yanlış adama geldin. Arthur Penfield adında birini tanımıyorum."
"Hayır hiç tanışmadık. Sen doğmadan önce öldüm."
"O zaman neden benimle konuşuyorsun? Kendi arkadaşlarından biriyle konuşsana!"
"Arkadaşlarımın hiçbirinde sendeki yetenek yok. Sen, milyonda birsin evlat. Çoğumuzu duyuyorsun."
Gözlerindeki mavi okyanusa dalmak
Ve kalbinde yüzmek istiyorum.
Kalmamı istersen senin bir parçan olarak yaşayıp nefes alacağım ve karşılığında bir şey istemeyeceğim. Fakat kalmamı istemesen bile gitmeyeceğim.
Sadece gözyaşı denizimde boğulacağım.
“Fakat bazen aynaya bakarım ve karşımda bana bakan kimseyi görmem.
Bu belki de hayal ürünüdür.
Belki de körümdür.
Ya da belki de gerçekten burada değilim.”