Mavi Sakal, İsviçreli yazarın son romanı, daha çok günlükleri ve tiyatro oyunlarıyla ünlü ve bu özelliği, kitabın formu her ne kadar roman diye belirlense de, bu eserine de sirayet etmiş. Adını Perrault’un aynı adlı masalından almasının sebebi, baş karakterin defalarca evlenmiş ve eski eşlerinden birinin cinayete kurban gitmiş olması. Soruşturma sürecinden çok, yargı sürecini anlatması, eylemle kanıtlanamamış suç karşısında, modern toplumun ahlaki açmazları ve kişinin kimlik sorunsalı üzerine kurulu. Bir anlatıcıya sahip olmayan, tanık, savcı diyalogları, nadiren de yargılananın anlar/anılar şeklindeki silik kafa sesinden oluşan akış, hakimiyet ve takip açısından rahatsızlık verici. Ve bu özelliğiyle de, yazarın ustalık sahası olan tiyatro ile benzeş. Hem zaman, hem “tanık” figürü değişken sekmeler halinde. Birinci eş şahitliğinden, üçe geçerken, henüz birincinin bittiğini idrak için bir es istiyor. Yazarının olgunluk ve ustalık çağı ürünü olmasını, okurken zaten hissediyorsunuz. Üsluba sinmiş bir rahatlık ve dinginlik var. Baş karakterin, soğukkanlı duruşu, tüm hayatı altüst olurken, olanlara neredeyse tepkisiz tavrı enteresan.
Açıkça ben alırken, cüssesinden ötürü, çanta kitabı olarak düşünmüş, lakin kalabalık yerlerde okuduğumu anlamakta zorlanınca evde bitirmiştim:) Yayınevinin çeviri ve baskı konusunda temiz olduğunu söyleyebilirim. Saygılarımla..