Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Hakan Alşan

Mehmet Hakan AlşanŞems-i Tebrizi'nin Not Defteri yazarı
Yazar
Derleyen
8.3/10
85 Kişi
364
Okunma
30
Beğeni
6,6bin
Görüntülenme

Mehmet Hakan Alşan Gönderileri

Mehmet Hakan Alşan kitaplarını, Mehmet Hakan Alşan sözleri ve alıntılarını, Mehmet Hakan Alşan yazarlarını, Mehmet Hakan Alşan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ahî Evren, ilmin amelden önce geldiğini, ilîmsiz amelin fayda saylamayacağını, kişi ilmini uyguladığı ölçüde makbul insan olacağını savunmaktadır.
Sayfa 537Kitabı okudu
Ahî zümrelerinde açık ve kapalı olmak üzere altı ilke daha vardır: Açık olanlar: 1- Alın, 2- Kalp, 3- Kapı. Kapalı olanlar: 1- El, 2- Bel, 3- Dil. Bu özellikler, Türk ahlâkını özetler gibidir. Alın açıklığı; Doğruluğu, dürüstlüğü, kalp açıklığı, ikiyüzlü olmamayı, riyakarlıktan uzaklığı, dostluğu sevgiyi; Kapı açıklığı da konukseverliği ifâde eder. El; Kendine âit olmayan mala uzanmamayı, hırsızlık yapmamayı, hakkı olmayan paraya, mala tenüzzül etmemeyi, el ile üretim yapmayı, emeğin kutsallığını, bel ise nefse egemen olmayı, dil ise yalan söylememeyi, doğru konuşmayı, tatlı dilli olmayı, çok okuyup güzel konuşmayı, kalp kırmamayı, kötü sözler söylememeyi, iftira etmemeyi... ifâde etmektedir.
Sayfa 533Kitabı okudu
Reklam
"Alî gibi yiğit, Zülfikâr gibi de kılıç bulunmaz" Hadis-i Şerif
Sayfa 531Kitabı okudu
Şurası muhakkaktır ki, İslâm dininin getirdiği fütüvvet şuuru, Medine'de kurulan ideal devletin temelini teşkil etmiştir. Hicretten sonra, İslâm'ın temel hedeflerinin gerçekleşmesi için kardeşlik antlaşmasını kabûl etmeleri ve muhacirleri öz nefislerinden üstün tutmaları, önemli bir hâdisedir. Resûl-i Ekrem (s.a.v): "Bir kimse din kardeşinin ihtiyâçlarını görmek için ona yardım ettiği müddetçe, Allâh-û Teâlâ (c.c) daimi bir şekilde ona yardım eder" müjdesi sârihtir. Medine'de bu müjde gerçekleşmiştir. Fütüvvet şuuru İslâmî hareketin vazgeçilmez bir rüknüdür.
Sayfa 529Kitabı okudu
Birbirimizi Allah için sevmedikçe de aynı...
Resûl-i Ekrem (s.a.v)'in "Sizden hiçbiriniz kendi nefsi için istediğini, din kardeşi için de istemediği müddetçe (kâmil mânâda) îmân etmiş olmaz", buyurduğu bilinmektedir. Firâset sâhibi mü'minler bu hadîs-i şerifteki muhtevayı tefekkür ettikleri zaman, hâllerinden şüpheye düşerek titremişlerdir. Nitekim Seriyyu's-Sekâtî (r.a) dostlarına: "İşlediğim bir hatâ sebebiyle tam otuz senedir tövbe etmekteyim" diye itirafta bulunmuştur. Dostlarından birisi merakla: "Bu hatânın mahiyeti nedir?" diye sorunca şu cevabı verir: "Bağdat çarşısı yanıyor diye bağırdılar. Heyecanla koştum ve benim dükkânımın yanmadığını görünce el-Hamdulillâh dedim. Daha sonra kendi menfaatimi, diğer kardeşlerimin menfaati üzerine tercih ettiğimi hatırladım. Heyecanla söylediğim o söz sebebiyle tam otuz senedir. Rabbimden affetmesini ve o günâhımı örtmesini dilemekteyim."
Sayfa 528Kitabı okudu
İbrahim suresi 24. Ayet
Gönül ülkesinin sultânlarından olan Geyikli Baba, mânâ âlemine açılan nazarları ile Osmanlı Devleti'nin geleceğini ve yapacağı hizmetleri sezmişti. Bir alâmet olması için, evinin önünde bulunan çınarlardan birisini söküp, Orhan Gazî'nin kapısının yanına dikti. Orhan Gazî, Geyikli Baba'nın dikerken çektiği besmele ve söylediği tekbîri duymuş, ağacın köküne su bırakmasını da seyretmişti. Geyikli Baba, en son olarak da, duâsını yaptıktan sonra Orhan Gazî'ye bakmış ve şu âyet-i kerîmeleri okumuştu: "Güzel söz, kökü yerin derinliklerinde sabit, dalları ise göğe doğru yükselmiş bir ağaç gibidir ki, Rabb'inin izniyle her zaman meyvesini verir."
Sayfa 510Kitabı okudu
Reklam
Menkâbeye göre Beyazıd-ı Velî Akkerman ve Kili Kalelerini almaya yürümesi üzerine Köstence'nin biraz kuzeyinde Baba Dağı'nda otağını kurar. O yörede yaşayan halk Sarı Saltuk'un kaybolan mezarının bir gün gelecek bir velî hükümdâr bulacak söylentisine inanırlarmış. Beyazıd-ı Velî'ye bunu hatırlatırlar. O da, Hocası Kara Şemseddîn ile beraber istihâreye yatarlar. Gördükleri düşü ayrı ayrı yazıp zarfa koyup yapıştırırlar ve İstanbul'a Şeyh'ül İslâm'a gönderirler. Zarf açılınca gördükleri düşün aynı olduğu ortaya çıkar. Sarı Saltuk Sultân'ın mezarı böylece bulunur. Üzerine yatır ve başka yapılar yapılır. Yatırın o zaman ki hâlini Evlîyâ Çelebî Seyahatname’sinde uzun uzun anlatır.
Sayfa 500Kitabı okudu
Dadaloğlu
Çıktık Horasan'dan sökün eyledik, Düşürdüler bizi tozlu yollara, Omuzda parlayan kargı cidalar, Aşırdılar bizi karlı dağlara...
Sayfa 486 - 17. YüzyılKitabı okudu
-Oğul! Rûmeli Hıristiyanları rahat durmayacaktır! Sen o cânibe yürü! Kostantiniyye'yi ya fethet veyâ fethe hazırla! Diğer Türk beyleri ile iyi geçinmeğe çalış! Halk bizi istese bile, beyler beyliklerinden vazgeçmek istemez! Bir zaman daha giderler. Sonra olmuş bir meyve gibi avucuna düşerler. Anadolu'da gâile çıkmaz ise, Rûmeli'de işini rahat halledersin! Anadolu'nun sessizliğini bozmamaya gayret et! Cennetmekân babam Osmân Gazî, Söğüt ve Domaniç'den ibâret bir avuç toprağı, kısa zamanda bu siyâset ile güçlü bir beylik yaptı. Biz ise Allah'ın izni ile beyliği sultânlığa çevirdik. Sen daha öteye götüreceksin! OSMANLI'YA İKİ KIT'A ÜZERİNDE HÜKMETMEK YETMEZ! ZİRÂ İ'LÂ-YI KELİMETULLÂH AZMİ İKİ KIT'AYA SIĞMAYACAK KADAR BÜYÜK BİR DÂVÂDIR! Selçukluların vârisi olduğumuz gibi, ROMA'nın da vârisi biziz!..
Sayfa 480Kitabı okudu
İzmit'e onun isminden mülhem "Kocaeli" denmiştir. Kocaeli kelimesinin "Koca İli" kelimelerinin birleşmesinden meydana geldiği söylenebilir. Bilindiği gibi eski Türklerde "İl" "Yurt" "Vatan" mânâsında kullanılmaktaydı. Akçakoca'nın bu topraklar üzerinde giriştiği fütuhat hareketleri ve elde ettiği kesin sonuçlar ile bu bölgenin Türkleşmesinde büyük rol oynadığı ve bu sebeple de bu topraklara "Koca Eli" denmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Bolu iline bağlı Akçakoca ilçesi de yine onun adını taşımaktadır.
Sayfa 473Kitabı okudu
1.000 öğeden 781 ile 790 arasındakiler gösteriliyor.