Octave Mirbeau (d. 1848 – ö. 1917) Fransız gazeteci, romancı ve drama yazarı. Mirbeau, Académie Goncourt'un on üyesinden biriydi.
Yaşamı
Militan bir yapıya sahip yazar, aynı zamanda adalet için kendilerini ortaya koyan entelektüellerin başında gelmektedir. Başkalarına kendini dinletebilen bir eleştirmen, bütün yeteneğini ezilmişlerin hizmetine adayan ve insanların yanılgılarını giderme konusunda oldukça maharetli olan bir kişidir. Şaşmaz bir zevk, büyük bir farkındalık ve kendine özgü bir önsezi ile süslü bir sanat eleştirmeni olarak ortaya çıkan Mirbeau, sanat ve edebiyata kol kanat germekle kalmamış aynı zamanda Claude Monet, Camille Pissarro, Vincent Van Gogh ve Auguste Rodin’in sözcüsü de olmuştur.
Yenilikçi bir romancı olan Mirbeau’nun kaleme aldığı romanları şunlardır: Le Calvaire (1886), L'Abbé Jules (1888), Sébastien Roch (1890), Dans le ciel(1892-1893), İşkenceler bahçesi (1899), Bir hizmetçi kızın hatıraları (1900), La 628-E8 (1907) ve Dingo (1913). Tiyatroya geç el atmasına karşın bir karakter ve gelenek komedisi olan İş Adamı (1903) adlı yapıtıyla tüm dünya sahnelerinde büyük bir başarıya imza atmış ve Farces et Moralités adlı yapıtıyla da modern düşüncelere öncülük etmiştir.
Padme Amidala ile beraber bir etkinlik yapmaya karar verdik.
Etkinliklere göz attığımızda yeraltı edebiyatının nerdeyse hiç okunmadığını ve türün çok fazla bilinmediğini düşünerek, böyle bir etkinliğin türün tanınması ve anlaşılması adına yararlı olacağını düşündük. Daha önceleri yeraltı yazarları için tek tek etkinlik
Kitap 1800'lü yılların ortalarında Fransa'nın Pireneler yerinde geçiyor. Baş karakterimiz Georges Vasseur, buraya tedavi amacıyla gelmiştir. Tedavi merkezinin ismi yer almaz ve mekan "X Oteli" olarak geçer. Georges, burada kaldığı sürece tanıdığı kişilerin hikayelerini hatırlamakta ve anlatmakta olup aynı zamanda karşılaştığı
Fransız yazar Octave Mirbeau’nun 1901 yılında gazetede yayınladığı hikayeleri bir araya getirerek oluşturduğu bir roman Bir Sinir Hastasının 21 Günü. Eser boyunca, Pireneler’de bir sanatoryumda kalan baş karakter Georges Vasseur, burada karşılaştığı tanıdıklarıyla ilgili trajikomik hikayeler anlatıyor. Başlarda sığ, kendini beğenmiş ve duyarsız burjuvazinin eleştirisi gibi dursa da hikayeler ilerledikçe çok daha derin bir hicivle karşılaşıyorsunuz. Mirbeau çok mizahi ve eğlenceli bir dille toplumdaki adaletsizlikleri, adalet sistemini, sağlık sistemini, bürokratları, politikacıları, siyasi düzeni, sömürgeciliği, ırkçılığı ve toplumdaki diğer aksaklıkları eleştiriyor. Eser, muazzam bir toplumsal ve politik hiciv. Mirbeau’nun dili o kadar eğlenceli ki yer yer kahkahalar attım okurken ama eleştirdiği konular da bir o kadar utanç verici, saniyeler sonra güldüğüm için utandım. Bu duyguları aynı anda okura yaşatabilmesi çok hoşuma gitti. Oldukça akıcı ve sürükleyici bir metin aynı zamanda. Çok ama çok sevdim. Özenli çeviri için Alev Çamalan’a, kapak tasarımı için Umut Durmuşoğlu’na ve bu güzel eseri özenle basan @ucnoktayayinlari’na çok teşekkürler.
Fransız gazeteci-yazar Octave Mirbeau'nun 1901 yılında yayınlanan eseri Bir Sinir Hastasının 21 Günü hakkında birkaç şey yazmak istiyorum bugün.
1800'lü yılların ikinci yarısında Fransa'nın Pireneler'inde geçiyor kitabımız. Buraya tedavi amacıyla gelen Georges Vasseur, kitap boyunca X Oteli'nde karşılaştığı kişilerin ve tanıdıklarının ilginç hikayelerini anlatıyor.
Her konu hakkında konuşuyor neredeyse Georges. Irkçılık, politika, sömürgecilik, din, aşk, sağlık sistemi, halk hakkında eleştiriler yapıyor. Bol bol hiciv, her bölümde bir konuda yergi bulmak mümkün. Özellikle dikkatimden kaçmayan şey ise Dreyfus Davası'na olan tutarlı açıklamalar. 1894 yılında Yüzbaşı Alfred Dreyfus'un haksız yere casusluk ile suçlanıp yargılanması konusunu ve yine Dreyfus'un dört buçuk yıl kaldığı Şeytan Adası'nı da kitapta görüyoruz.
Köylüleri, sınıf çatışmasının kurbanı olan alt tabaka denen kesime yapılan işkenceleri, derilerinden koltuk cüzdan yapılan zencileri, aşk için sevdiği kadına kanından bir yüzük veren ve bunu ölümü pahasına yapan bir insanı, politikacıları anlatırken yer yer güldürse de daha sonra okura kendini sorgulatan bir kitap yazmış Mirbeau. Toplumun gerçeklerini okumak isteyenlere, ne yazık ki hâlâ değişmeyen düzenin nedenlerini sorgulayacaklara bu akıcı kitabı tavsiye ediyorum.