Serkan Türk, Trabzon doğumlu. İşletme eğitimi gördü. 1993 yılından beri çeşitli radyo ve TV’lerde program yapımcısı, sunucu ve yönetici olarak çalıştı. Ada dergisinin editörlüğünü yapıyor. Radyo programcılığı, iletişim ve yaratıcı yazarlık dersleri veriyor. Şiir ve öyküleri Almanca, Bulgarca, Felemenkçe ve İngilizceye çevrilip yayımlandı. Bak Önümüzde Yeni Bir Mevsim, Tanrı’nın Yalnız Kırları, Uzak Yaz ve Rüzgârlı Camlar, Serkan Türk'ün okura ulaşan öykü kitapları oldu. Yazarın, Her şeyin Güzel Olma Nedenleri, İçimiz Çölse Biri Geçmiştir ve Uzun Ruhlu Bir Cüce adlı üç şiir kitabı bulunmaktadır. Doğduğu ve yaşadığı şehri anlattığı Güneşli Bayır’ın yanı sıra, Türk sinemasının 100. yılına denk gelen Yüzyıllık Perde adını verdiği 53 yazarın kişisel hikâyeleriyle bir filmi anlattığı proje kitabını hazırlamıştır.
kalbim bir yara mı göğsümün altında
ilerliyor günden güne bir semender ateşe
zaman soyumu sürüyor kışta
tanrım çok yanıldım gönlümü al
kendine bir düş evren çiziyor bahar
ağaçları, göğü ve dağları boyuyor sonra
kuşlar konuyor telefon direklerine
Martın sonu kitap oldu!
Annemle küçük bir laf dalaşı ederek başladığım yeni videomda mart ayında okuduğum kitapları ve kendime kattığım konuları yorumladım kısaca : youtu.be/0QsuJ9RyBtA
Bu kitaplar ve konular:
1-
Sevgili Arsız Ölüm ile büyülü gerçekçilik ve Tekin ile Marquez'in hayatlarına kısa bir bakış.
En beğendiğim kitap Proust'un
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde adlı kitabı oldu. Ama Unamuno ve Berger ile beraber kendime çok şey kattığımı söyleyebilirim.
Sizin en beğendiğiniz kitap hangisi olmuştu? Yorumlarınızı beklerim. Destek amacıyla paylaşabilirsiniz zira çocuklara ulaşmama az bir zaman kaldı. :)
Keyifli bir nisan ayı dilerim.
Yazarın kurgusu kadar bakış açısını da çok beğendiğim bir kitaptı. İçerisinde okuyucuyu tatmin edecek bir hikayesi var
Samimi ve yumuşak bir yorumlama gücüne sahip çok az yazar var..
AusgangSerkan Türk · Yitik Ülke Yayınları · 2020373 okunma
Serkan Türk’ün ismini garip bulduğum -Ausgang- romanına başladığımda, ilk sayfalarda bocalasam da, Bergsoncu sezgiyi fark edince mukavemetim çabucak kırıldı. Çünkü parçalanmış kronolojisiyle metinde pozitivist gerçeklik değil, bireyin algıladığı sezgisel gerçeklik vardı. Bir diğer husus da asıl hikâyedeki anlatıcı seçimiydi.
Girişteki tasvirin
“Yazı seviyorum. Belki biraz da güzü. Doğanın, cesaretini kazanıp her şeyin örtüsünü yenilemesini. Yeşilin, pembenin, morun, beyazın birbirine karışmasını. Belki de benim cesedim, bu renklerden birine dönüştürecek üzerimde büyüyen otları. Yaşlanırken bunları da düşünüyor insan. Solgunlaşan yanak derisinin pembeliğini toprağa vereceğini.”
Ausgang