Yaşlanıp saçların ağardığında, uyuklarken
Ocağın başında, eline al bu kitabı
Ve oku yavaş yavaş düşleyerek bir zamanki
Yumuşak bakışlarını ve gölgelerinin tatlılığını.
Kaç kişi senin o mutlu inceliğini sevmişti,
Kaç kişi güzelliğini, yalan ya da doğru.
Ama bir kişi senin o gezgin ruhunu
Ve değişen yüzünün hüznünü sevdi.
Şimdi eğil de korlaşmış kütüklere,
Mırıldan biraz üzgün bir sesle,
aşk nasıl alıp başını dağlara gitti
Ve gizledi yüzünü sayısız yıldızlarla diye.
Her şey ayartabilir beni şu şiir uğraşından
Gün olur bir kadının yüzü, ya da daha kötüsü
Çektiği çile alıklarca yönetilen yurdumun;
Şimdi daha kolayı yok
Elimin alıştığı bu işten. Gençken
Metelik vermezdim türkülere,
Sazını çalmaz mıydı ozan
Kılıç kında beklercesine;
Razıyım, dilediğim yerine gelsin de tek,
Balıktan daha soğuk, daha dilsiz, daha sağır olmaya.
"kimbilir kac kisi seni sevdi
kaç kisi güzelliğini sevdi
belki gerçek aşkla, belki değil
ama bir tek kişi senin ruhunu sevdi
bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi."
Bir kez olsun gözlerimden yorulmayan gözlerin, Hüzünle eğiliyor artık sarkmış göz kapaklarının altında, Sevgimizin solmasından.
Tükeniyor olsa da sevgimiz gel bir kez daha duralım gölün o ıssız kıyısında uykuya daldığında tutku; o çaresiz yorgun çocuk, o soylu saatte beraberce.
Ne kadar uzakta görünüyor yıldızlar Ve ilk öpüşmemiz ne kadar uzak Ve ah, yüreğim ne kadar yaşlı.
Dalgın gezindiler kuru yapraklar boyunca, Usulca dokunarak kadının ellerine: Tutku, çok yıprattı yüreklerimizi.
Ağaçlar çevreledi onları ve sarı yapraklar dökülmüştü karanlığa solgun ağanlar gibi ve o an yaşlı ve aksak bir tavşan sıçradı patikaya, Sonbahar üzerindeydi adamın: ve bir kez daha durdular gölün o ıssız kıyısında. Ölü yaprakları sürüklediğini görmüştü kadının Döndüğünde Sessizce topladığını onları, gözleri Göğüsleri ve saçları gibi nemli.
Ah hüznü bırak Yorgunuz bizi bekleyen başka aşklar için, Sevmek ve nefret etmek için kaygısız saatler boyu Ölümsüzlük uzanır önümüzde, ruhlarımız Sevgilerdir ve bir sürekli ayrılış.