Yaşar Atan kitaplarını, Yaşar Atan sözleri ve alıntılarını, Yaşar Atan yazarlarını, Yaşar Atan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Küçük bir kız çocuğu, geminin arkasında dönen pervanenin oluşturduğu köpüklere bakıyordu büyük bir ilgiyle... Birden; "Anne!" Diye bağırdı. Eliyle köpükleri göstererek; "Bunlar ne?" Diye sordu. Annesi biraz düşündükten sonra; "Ha, onlar mı?... Balıklar çamaşır yıkıyor da ondan çocuğum!" dedi. Çocuk birden gülümsemeye başladı mutluluktan... Çünkü o anda kafasını karıştıran o büyük sorusuna bir "efsane" aracılığıyla yanıt bulmuş, rahatlamıştı.
"İnsanların başlarına gelecek yıkımları görememeleri ve bunu başkalarından
duymak istemeleri çok acı! Aslında bilicilere hiç gerek yok! Ama ben onları kırmamak için hep bir şeyler söylemek zorunda kalıyorum."
Bir gün Dionyisos'un ürettiği şarapla Aristaios'un ürettiği bal arasında bir yarışma düzenlendi tanrılar önünde. Şarap, baldan çok daha fazla etkileyip büyüledi tanrıları!
İnsanlar gibi tanrıların da, tanrıçaların da sınırsız kıskançlıkları vardı... Özellikle insanoğlunun bütün yaratıkları çok gerilerde bırakan yeteneklerine ve henüz bilincinde olmadığı içindeki saklı doruklarına karşı tanrıların duydukları öfke ve kıskançlık da, anlatılamayacak denli büyüktü. O yüzden tanrılar; insanların hadlerini bilmelerini, tanrılara özgü bilgi ve becerileri öğrenmeye kalkmamalarını isterlerdi... Haliyle onlar için çizdikleri sınırların dışına çıkmalarına izin vermezlerdi…
Ölümlü biri olarak zaten sınırlı olan gücüne karşın Sisyphos; aklı ve ondan kaynaklanan kurnazlığıyla tanrılara hep kafa tuttu. Yeni yeni buluşlarıyla, inatçılığıyla sürekli kök söktürdü onlara...
Odisseus'un uzak karalara ve denizlere açılması; oraların gizemlerini çözmeye kalkması, aslında insanoğlunun özgürleşip bilim yoluyla evreni fethetmesi bağlamında, sözde tanrı dayatmalarına karşı giriştiği bir başkaldırıdan başka bir şey değildi...