Abdulehad Davud Gönderileri
Abdulehad Davud kitaplarını, Abdulehad Davud sözleri ve alıntılarını, Abdulehad Davud yazarlarını, Abdulehad Davud yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Muhammed Aleyhisselâm tam on milyon putperest Arab'ı sıddık ve gayretli müslümanlar haline getirmiş ve yarımada'daki bütün putperestliği kökünden kazıyıp atmıştır. Bunu başarmasının sırrı ise, bir elinde dinî esasların, yâni Kur'an-ı Kerim'in, diğer elinde de saltanat âsasının, yâni devlet ve idârî kudretin bulunmasıdır.
İnsanoğlu kaybolmuş bir şeyi arayıp kurtarmak için gelmiştir.
Sayfa 323Kitabı okudu
Bir doktrin veya bir teori ile mutabık kalmak, ya da ters düşmek elbette ki mümkündür. Fakat eğer biz kendi doktrinimizin haklı olduğunu ispat etmek için öbürünü kasten tahrif ediyorsak, bu davranışımızı hiç bir şey affettiremez.
Kısacası yahudi ve Hristiyan vaftizi bir peygamber ya da din adami tarafından değil bizzat kendisi tarafından eda edilen gusül veya abdestin küçük numunesinden ibarettir.
Sayfa 234Kitabı okudu
Muhammedîlik", İslâm dini için uygun ve doğru bir karşılık değildir. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v.) Hz. İbrâhim (a.s.) ve diğer bütün peygamberler gibi bir "müslim" olup bir "Muhammedi" değildi.
Meselâ Allah'ın Hz.Muhammed'e (s.a.v) bildirdiği ibâdet şekilleri, iman esasları, hukuk kâideleri ve dünya görüşü için uygun isim, Allah tarafından bildirilen şekliyle "İslâm" olup Resullüllah ile insanlar arasında sulh yapmak mânasına gelmektedir.
Sayfa 92Kitabı okudu
Şilo şeklinde telaffuz edilen dört harfli "shilh" kelimesinin ikinci mânası da birincisi kadar önemli olup, yine Hz. Muhammed'e (s.a.v) delâlet etmektedir. Yukarıda zikredildiği üzere bu kelime "barış, kâlp huzuru, sessizlik ve güven" demektir.
Bütün Müslümanlar bu "Allah Resulü"nü (s.a.v) sevip itaat ettiler. Fakat asla O'na tapmadıkları gibi ilahi bir pâye veya ıifat da affetmediler.
Her Sâmî dil âlimi, Şalom ve İslâm kelimelerinin, "barış, teslim olma, tevekkül (boyun eğme)" mânâsına gelip aynı kökten türediğini bilir.
Allah'ın sıfatları üzerine
Çünkü sevgi, seven bir kimsenin fiilidir, sevenin kendisi değildir. İlim veya kelâm da bilen bir şahsın fiilidir, o şahsın kendisi değildir.