Japonya'da İslam'ın resmi düzeyde tanınması konusunda yaptığı faaliyetler ile bilinir. Önce Rusya Müslüman Türklerini birleştirme çabalarıyla tanındı. Rusya'daki Türkleri Türkiye'ye göç etmeye özendirdi. Bu girişimlerinde büyük ölçüde başarı sağladı. Uzun seyahatlere çıktı ve çok maceralı bir hayat sürdü. Hayatını Müslümanlığı yaymak için seyahatler yapmaya adamıştı. 1912’de Osmanlı vatandaşı oldu. Seyahatlerini "Alem-i İslam" adlı eserinde Osmanlı halkına anlattı; verdiği konferanslar büyük ilgi gördü. Süleymaniye Kürsüsünde adlı ünlü eserinde şair Mehmet Akif’in halka hitap ettirdiği kişi, Abdürreşid İbrahim’dir.
Detaylar için: tr.wikipedia.org/wiki/Abd%C3%BCr...
Rotamız Alem-i İslam isimli kitabından alınarak tüm okurların yararlanabilmesi için paylaşılmıştır.]
> İbn Battuta Seyahatnamesi, Ebu Abdullah Muhammed İbn Battuta Tanci
> Endülüs'ten Kutsal Topraklara,
Sonunda Alemi İslam ve Japonyada İslamın Yayılışı kitabının ikinci cildini buldum. Abdurreşit efendinin uslubunu inanılmaz özlemişim. Japonyadan Koreye geçen Abdurreşit efendi burda da beni şaşırtmadı. Korelilerin simasının Tatarlarla birebir aynı olduğunu söylüyor. Japonların aksine ne kadar pis kavgacı şarhoş olduklarından bahsediyor. Yine Hristiyan misyonerlerin Koredeki çalışmalarına da değinmiş. Japon imparatoruyla görüşme şerefine nail olduğundan mı Japonların temizlik ahlaklarına hayranlığından mı bilmiyorum ama Korenin işgali konusunda kendisini bir tık Japon yanlısı bulduğumu söyleyebilirim sanki. Söylediğine göre o dönem Korelilerde ne ah kalmış ne de vah. Rus veya Çin işgalindense Japonyanın boyundurluğunda olmanın iyi olacağını düşünenler varmış. Korede yalnızca bir hafta kaldığını ve konuştuğu kişilerle japon bir tercüman yardımıyla konuştuğunu da ekliyor. Yani diyor tam vakıf olamadım halkın görüşüne. Bu Abdurreşit efendi çok kafa bir adam. Bazı diyaloglar beni çok güldürüyor. Efendi diyorum içimden bunu da dememiştir Koreliler veya falanca milletten filanca kişi. Ama kendisinin tartışmalı olduğu söylenen hatıratına her şeye rağmen saygı duyuyor ve sezdiğim gariplikleri dönemin Türkçesiyle yazılmış olmasına veriyorum. Zaten ben öyle tartışmalı lafını pek sevmem ve itimat etmem, Evliya Çelebinin seyahat namesine tartışmalı dediklerinden beri. Doğrusu tam bir dava adamı Abdurreşid efendi. Olmak istediğimiz ve özlediğimiz nesil işte. Böyle olun. Neysee Türkistan, Sibirya, Moğolistan, Mançurya ve Japonyadan sonra sonunda Koreden devam ediyoruz maceramıza. Komik bir şey olursa paylaşırım.
Yazar, padişah Abdulhamit han tarafından görevlendirilmiş bir islam alimidir. Görevi dünyayı dolaşıp müslümanların halinden ve memleketlerin ehvalını incelemesidir.
Kitap yazarın gezi günlüğünden oluşmaktadır Asya yın en ince ayrıntısına kadar anlatıp, uzakdoğu da İslamın yaymayılmasına nasıl vesile olduğunu ele almıştır.
Kısacası Asya ve uzakdoğu hayranı iseniz birebir okumanızı tavsiye ederim.
Seyehat etmenin nispeten kolay olduğu zamanlardayız. Uçakla daha kısa sürede daha uzun mesafeler katetmek mümkün. Yollar daha güvenli. Lisan bilmek çok da zaruri değil belki.
Abdurreşid İbrahim 1857 doğumlu bir Tatar. Dini eğitimini almış ve tam manasıyla "kendini İslam' a ve İslam' ın yayılışına adamış bir mü' min. " Bir Seyyah.
SÜPER AKTİF DAVETÇİ BİR ÂLİM
Kazan, Tataristan'da başlayan macera Tokyo, Japonya'da son buluyor.
Sürükleyici bir üslup ve dil ile hatıralarını ve düşüncelerini çok harika bir biçimde kaleme almış.
Hayat felsefemi değiştiren ender eserlerden birisi olduğu için orijinal dili olan Osmanlıca aslını temin edip fotokopisini çektirdim.
NLP kitapları bu kitap yanında sönük kalır.