"Ben başımın üstünde onu bir levha-i hikmet olarak tâlik etmişim. Her sabah ve akşam ona bakarım, dersimi alırım:"
"Dost istersen Allah yeter. Evet, o dost ise her şey dosttur.
Yârân istersen Kur’ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.
Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.
Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider.
Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve ahiretine ciddî çalışır." (bk. Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup)
İhtiyacımız olan, "Yurtta barış, dünyada barış" ve "En hakiki yol gösterici bilimdir" özdeyişlerinde anlam bulan felsefi yaklaşımı, kararlılıkla hayata geçirme iradesini sürdürmektir.
Mustafa Kemal, milli siyasetin gerçekleştirilmesini iki aşamalı tasarlamıştı: İlk aşaması vatanı kurtarmak, ikinci aşaması halk egemenliğine dayalı bir yönetim kurmaktı.
1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Kanımca büyük devrimin en büyük adımıydı. Kadınını erkeğine eşit kılamayan hiçbir toplumda egemenlik kayıtsız şartsız millete ait olamazdı. Cumhuriyeti yaşatan bu adımlardır.