Bir sabah hayal et...Uyanacaksın ve dünyada tek başına olacaksın...
Herkes sana benziyor, herkes seninle aynı ırkta, herkes tek tip, herkes seninle aynı düşünüyor, herkes senin inandığın pencereden yaşama bakıyor...
Bu, seni mutlu eder mi?
Bugün dünyada insanlar ölüyorlar.
Bir veya birkaç kişinin adaleti için binlerce insan...
Adalet kavramının içini, insan yaşamına dokunur şekilde dolduramadığımız sürece de bugün binlerce olan ölüm sayısı, yarın korkunç bir şekilde yüzbinlere ulaşacak.
Ve televizyonlardan film gibi izlemek...
Caminin, kilisenin, sinagogun, tapınağın vs. bütün ibadethanelerin bir arada olması seni korkutuyor mu?
Dininin değişmesinden mi korkuyorsun?
O zaman sen dininin zaten farkında değilsin.
İkincisi; vatandaşı tarafından sahiplenilmeyen, bir aidiyet duygusu oluşturamamış, toplumun adaleti değil benim adaletim, benim eşitlik anlayışım, benim sosyal devlet anlayışım, benim hukukum, benim kurallarım diyen devletler. Bu devletler; “Beni kuran insanlar bana hizmet etmek zorundalar.” felsefesiyle, teşkilatlanma sürecini sürdürürler.
Devletin en zirvesinde olan; Kral, cumhurbaşkanı, Başbakan, Başkan, devletin en zengin bireyleri hangi haklara sahipse, yargı karşısında köylü, bekçi, hizmetçi, temizlik işçisi, işsizi, fakiri de aynı haklara sahip olmak zorundadır.
Bugünkü çocuklara “çocuk” demeyin sakın.Bugünün çocukları, bizim çocukluğumuzun çocukluklarından çok farklı bir çocukluk yaşıyorlar çünkü çağ onlara dünyayı sunuyor... sizin çocukluğunuzda bilgisayar olmayabilir ama bugünün çocuklarının yaşamında bilgisayarlar var.