“Ben Alaaddin PÂLEVİ Muş merkezine bağlı "Karabey " köyünde 1968 dünyaya geldim. Kur'an, tecvit, mevlidi köyün hocasının yanında okudum. Sonra bölgede meşhur olan medreselerde okumaya başladım. Takriben 15 sene bilinen medreselerde tanılan ilim ehlinin yanında sarf, nahiv, mantık, belagat, akait, fıkıh ve usulü-fıkhı gibi bazı ilimleri okudum. En sonunda Norşin medresesinde ilmi icazetimi aldıktan sonra kendi köyümde bir medrese açtım ve ders vermeye başladım. Bazı nedenlerden dolayı köyümden hicret ettim. Yozgat, Bursa, Konya gibi şehirlerde ders vermeye devam ettim. Sonra Şam'a hicret ettim. Orada da takriben 6 sene ilmi çalışmama devam ettim. Daha sonra tekrar Konya ya döndüm orada da ders vermeye ve ilmi çalışmalarıma devam ettim. Allaha hamd olsun 40 senedir ilmi hizmetimi aralıksız devam ediyorum. Allah c.c bizleri kuran ve sünnetin yolundan ayırmasın. Son nefesimizde iman ve tevhit üzere ruhumuzu noktalandırsın. AMİN
Hem günümüzün yöneticileri her ne kadar Allah'ın şeraitini iptal ederek kendi kanularıyla insanları sevk ve idare etseler dahi namaz kılıp, oruç tutmaktalar ve La İlahe İllallah demektedirler!!!
— Demokrasi Yunanca bir kavram olup “Egemenlik ve hü- küm vermek millete aittir” demektir. Yani zamanımızda çoğu yerde yazılı olan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” cümlesi demokrasinin tam karşılığıdır. Demokrasinin İslam’a göre hükmü konusuna gelince, şu kesinlikle bilinmelidir ki demokra- si ve İslam asla birlikte olmaz. Çünkü Allah (Subhanehu ve Tealâ) halis İslam’dan başkasını kullarından kabul etmeyecektir.
Allah (Subhanehu ve Tealâ) kişinin İslam ile küfrü ya da şirk ile Tevhid’i birbiri ile birleştirerek bir yaşam sürmesinden razı olmayacağını ve böyle bir yaşantıyı kişilerden asla kabul etmeyeceğini belirtmiştir. Bi- lakis bütün dinler reddedilip onlardan uzaklaşılmadıkça, kişinin Tevhid’i ve İslam’ı sahih olmaz, kendisinden kabul olunmaz.
Alaaddin Palevi hoca bu kitabında sünnetin önemini, dindeki konumunu, Şia'nın, haricilerin, mutezilenin ve mealcilerin sünnete bakış açısını ilmî bir dille açıklıyor.
Celaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Muhammed Reşit Rıza gibi modernistlerin fikir önderlerine ve Mustafa İslamoğlu, İbrahim Sarmış, Bayraktar Bayraklı, Yaşar Nuri Öztürk, Abdülaziz Bayındır, Hayrettin Karaman, Süleyman Ateş gibi bazı modernist ilahiyat profesörlerine gayet seviyeli ve ilmî bir üslup ile reddiye veriyor.
Malesef günümüzde İslam'ın en önemli kavramları olan İlah, Rab, Şirk ve Kelime-i Tevhid (La ilahe illallah) kelimelerinin içleri boşaltılmıştır. Artık insanların aklına ilah ve Rabb deyince sadece yaratıcı gelmektedir. Halbuki İlah kelimesi Kur'an'da yalın haliyle 96 kere, Rabb kelimesi ise 970 kere geçmektedir. Yani bu kadar önemli bir mevzudur. Ve malesef günümüzün müslümanları La ilahe illallah diyen ancak bunu derken neyi kabul ettiğini ve neyi reddettiğini bilmemektedir. Bu kitapta bu konuları çok güzel ele almış ve açıklayıcı bir şekilde alimlerin görüşleri ile birlikte anlatmıştır. Bu yüzden herkese şiddetle tavsiye ederim.
Kitapta; istismar edilen, öğretilmeyen ya da öğretildiğinde yanlış öğrendiğimiz birçok kavram bulunmaktadır. İslam'da bu kavramların ne kadar önemli olduğunu kitabı okuyunca anlayacaksınız inşaAllah. Çok güzel bir kitap Yazardan Rabbim razı olsun.
"Bugün yaşadığımız topraklar üzerinde İslam'a vurulan en büyük darbe nedir?" diye bir soru sorulursa buna hiç duraklamadan "Kavramlara farklı manalar yüklenerek insanların uyutulmasıdır" diye cevap verebiliriz.