Berkman anarşist hareketin öncü üyelerinden biridir. Birlikte çalışmalar yürüttüğü Litvanya doğumlu anarşist Emma Goldman’ın yoldaşı ve hayat arkadaşıdır. İnsan hakları konusunda ve savaş karşıtı kampanyalarda aktif rol almıştır.
Tam adı:
Ovsei Osipovich Berkman
Unvan:
Rusya Göçmeni Amerikalı Yazar, Radikal Anarşist, Suikastçi
Zorunlu Askerliğe Karşı Birlik'in eylemlerinden dolayı Alek ile Emma 15 Haziran'da Seçici Taslak Yasasını ihlal ettikleri gerek çesiyle tutuklanır ve sınır dışı edilmek üzere hapise atılırlar.
Hayatta herkesin en çok istediği şey nedir? En çok ne istiyorsun?
Sonuçta, derimizin altında hepimiz aynıyız. Kim olursan ol (erkek ya da kadın; zengin ya da fakir, aristokrat ya da serseri; beyaz, sarı, kırmızı ya da siyah; hangi ülkeden, milliyetten ya da dinden olursan ol) hepimiz soğuğu ve açlığı, sevgiyi ve nefreti hissetme konusunda birbirimize benziyoruz; hepimiz felaket ve hastalıktan korkar, acı ve ölümden uzak durmaya çalışırız. Hayattan en çok istediğin, en çok korktuğun şey, esas itibariyle komşun için de aynıdır.
“Bu korkunç bir suçlama, ama doğru. İşçilerin bir sınıf olarak yarattıkları servet gerçekten onlardan çalındı. Ve hayatlarının her günü, şu anda bile aynı şekilde soyuluyorlar. Bu nedenle, en büyük düşünürlerden biri olan Fransız filozof Proudhon, zenginlerin sahip oldukları her şeyin çalıntı olduğunu söylemişti.”
“Fabrikaları bir sınıf olarak işçiler inşa etmiş olsalar da bu fabrikaları kullanma ayrıcalığı için günlük emeklerinden bir dilim alınır. Mülk sahibinin kârı budur. İşçiler aletleri ve makineleri kendileri yapmış olsalar da bu alet ve makineleri kullanma ayrıcalığı için günlük emeklerinden bir dilim daha alınır. İmalatçının kârı budur. İşçiler demiryollarını inşa edip işletiyor olsalar da kendi ürettikleri malların taşınması için günlük emeklerinden bir dilim daha alınır. Demiryolu şirketinin kârı budur. Tıpkı bunun gibi, imalatçıya başkalarının parasını ödünç veren bankacı, toptancı ve diğer aracılar da dahil olmak üzere, hepsi işçilerin emeğinden payını alır. O halde geriye kalan- işçinin emeğinin gerçek değerinin onda biri– ise onun payıdır, maaşıdır.”
Doğru bildiğimiz ne varsa aslında hepsinin birer yanlış olduğunu ortaya koyuyor bu kitap. Emma Goldman'ın arkadaşı olması ile öncelikle ilgimi çekmişti. Ardından kitabın içine girdikçe, doğru bildiğimiz tarihin, aslında nasıl da yanlış aktarıldığını, en güven duyduğumuz düşünce adamlarının aslında hiç de masum olmadığını, ne affedilmez yanlışlar yaptıklarını görüyorsunuz. Ben bu kitapla, Rus Devrimi'nin, Lenin'in, Stalin'in aslında çok da bilinmeyen yüzleri ile karşılaştım. Beni çok farklı yerlere, araştırmalara götürdüğü için müteşekkirim yazara. Sanırım onun da amacı buydu.