Artık birbirimizle konuşmuyorduk ve o yalnızlıkta ikimizi de yutan bir boşluk büyüyordu. Gerginlik vardı, birbirini anlamamak vardı ve bundan daha fazla bir şey, düşmanlık gibi.
Sakar
Tüylerimi diken diken eden, elimden hiç bırakamadan tek solukla okuduğum, okurken sürekli neden, diye sorguladığım, yaşanılan gerçek bir hikâyeden alınan, böyle ebeveyn olmaktansa hiç çocukları olmasın diye dua ettiğim bir kitap. O kadar çok söylenecek cümle varken, boğazım düğüm düğüm…
Bu kadar kısa bir kitapta bu kadar ağır bir hissi bırakması kitap bitince bile bir anne babanın bir çocuğa nasıl bu kadar davranabilecegi insanın aklı almıyor. Diananın o kadar güçlü durup hayata karşı sadece gülüp çok sakarım ondan oluyor hersey deyip insanların gözlerinin içine baka baka söyleyebiliyor olması çok acı.
Kitap kısa bir sürede bitiyor ama içinizde bıraktığı acı bitmiyor.
Kitapta açıklanmayan kısımlar da var 4 çocuktan neden sadece Diana bebekliginden itibaren buna maruz kalıyor abisi neden herseye tamam deyip susabiliyor keşke bunları da yazmış olsaydı.
Neden üst üste sarsıcı romanlar okuyorum, hiç anlamıyorum. En sonunda kendi kendimin psikolojisini bozacağım. Daha önce adını hiç duymadığım, hiç bir yerde denk gelmediğim bu eseri tavsiye üzerine okumaya başladım.
Kübra Öznur ÇELİK kendisi bu eser ile tanışmamda çok güzel bir vesile oldu ve bana bu kitabı önerdi. İyi ki önerdi de, okudum dediğim bir
Yazarın Türkçe'ye çevirilen ilk ve tek kitabı olma özelliğini taşıyor Sakar. Ufak bir kız çocuğunun yaşadığı talihsiz olaylara tanıklık ediyoruz. Yazarın sade dili ve akıcı üslübunu beğendim. Diğer kitaplarının çevirisini beklemekten başka çare kalmadı.