...
İnsanların isteklerini ve beklentilerini belirli sınırlar içinde tutan eski kısıtlayıcı yapılar (kilise, aile, coğrafi ve sosyal durağanlık, geleneğin ağırlığı) dizginlerinden boşaldı. Lüks yaşam ve her türden aşırılık, ahlaki ve akli dokuyu zayıflattı ya da öyle olduğu sanıldı.
"Bir Hippokrates metnine göre, kadınlarda 'rahim bütün hastalıkların kaynağı'ydı. Mesele, sırf kadın cinsinin erkekten farklı bünyeye sahip olması değildi. Kadın bedeni sözgelimi hepsi de iç dengede köklü şoklar yaratabilen ergenlik, gebelik, doğum, menopoz ve bastırılmış âdet ya da rahmin nem arayışıyla içeride dolaşması (ayrıca daha sonra yaydığı buharların vücutta yukarıya yükselmesi) yüzünden bozulmaya daha yatkın sayılırdı. Kadının daha ıslak bünyesinin yarattığı kan fazlasını sistemden düzenli boşaltma gereği duyulurdu. Neme bağlı bütün bu bozukluklar çok çeşitli organ şikâyetlerinin kaynağı olarak görülürdü."
Dışarıdan ölüm gibi görünen şeyin içine baktığınızda hayat bulursunuz; hayat gibi görünen şeyin ise ölüm olduğu anlaşılır. Güzel görünen çirkindir, zengin görünen sefildir, sevimli görünen kabadır, güçlü görünen zayıftır, soylu görünen aşağılıktır, neşeli görünen üzgündür, mutlu görünen bedbahttır, dostça görünen hasmanedir, sağlıklı görünen zararlıdır. Kısacası, Silenos gibi olanlar çözüldüğünde ve açığa çıktığında, her şeyin yeni bir şekle büründüğünü görürsünüz.
Bu teoriye göre, her birimiz üstünlük için çekişen dört temel unsurdan oluşuruz: Vücudu sıcak ve yaş tutan kan; vücudu soğuk ve yaş tutan, ter ve gözyaşı gibi renksiz salgılardan oluşan balgam; vücudu sıcak ve kuru tutan sarı safra ya da mide sıvısı; vücudu soğuk ve kuru tutan, dalaktan çıkan, kanı ve dışkıyı koyulaştıran kara safra. Bu sıvıların her kişide doğal yapıya bağlı değişik orantıları farklı mizaçlar doğurur: Kan bol olduğunda sıcakkanlı, balgam ağır bastığında donuk ve soğukkanlı; safra aşırı olduğunda asabi.
Siyasal kargaşa, dinsel aşırılıklar, sermayeyi aşan yatırımlar, borçlar, iflaslar, ansızın gelen aksilikler, hüsrana uğramış umutlar [...] görünüşe bakılırsa günümüzde bir araya gelmiş durumdadır ve genellikle akıl hastalığına yol açmada etkilidir.
akıl hastalığı insanın hayal gücünden hiç çıkmaz. hepimizi ürküttüğü kadar büyüler de. gerçekliğe tutunuşumuzun bazen ne kadar pamuk ipliğine bağlı olabileceğini ısrarla hatırlatır.