Anne Rooney kitaplarını, Anne Rooney sözleri ve alıntılarını, Anne Rooney yazarlarını, Anne Rooney yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Uzak olayların eşzamanlılığı diye bir şey yoktur.'
Bunu açıklayabilmenin bir yolu, aralarında biraz mesafe bulunan iki yıldırımın, bir tren geçerken raylardaki toprak dolguya düştüğünü gözümüzde canlandırmaktır. Yıldırımları iki gözlemcinin izlediğini varsayalım. Gözlemcilerden biri, toprak dolgunun üzerinde iki yıldırımın arasında duruyor olsun. Bu kişi iki yıldırımın eşzamanlı düştüğünü görecektir. Hareket hâlindeki trenin içinde olan diğer gözlemciyse, yıldırımlar düştüğü anda tam ortalarında olmasına rağmen, birinden uzaklaşırken diğerine doğru yaklaşmaktadır. Bu kişi, yıldırımlardan birini bir saniyeden kısa bir süreliğine bile olsa diğerinden daha geç düşüyor gibi görür, çünkü ışık ışınlarından biri ondan uzaklaşırken diğeri ona yaklaşmaktadır. Işık farklı uzaklıklara gitmesine karşın, hızı aynıdır.
EINSTEIN'IN en ünlü çalışmaları görelilik kuramları olmasına karşın, yegâne çalışmaları bunlar değildi. Brown hareketinin (moleküllerin durmaksızın hareket edişleri) ilkesini kanıtlayan, Avogadro sabitini rafine eden, atom ve moleküllerin boyutlarını ölçme yollarını mükemmelleştiren ve maddenin Bose-Einstein yoğunlaşması adı verilen yeni bir hâlini öngören de ovdu. Bu sonuncusu nihayet 1995 yılında gözlenebilmiş ve 2001 yılında, bir Alman iki de Amerikalı fizikçiye Nobel Ödülü kazandırmıştır.
Karanlık madde ve karanlık enerji birlikte, evrenin %96'sını meydana getiriyorlar ve mevcut kuramlarımızın hiçbiri onları açıklayamıyor. Yeni keşifler beraberinde yeni kuramsal zorlukları getiriyor; tipki Newton fiziğinin 1800'lerin sonlarına doğru esnetilip yamanarak alan kuramına uyarlandığında olduğu gibi. Bu yamalar, 1905 yılında Einstein tarafından Newton fiziği yeniden yazıldığında devre dışı bırakılabilmişti. Günümüzün fiziği de yeni bir Einstein bekliyor; nihayet birleştirici bir kuram bulabilecek ve Einstein'in "Bunu başka birisi yapmalı," kehanetini gerçekleştirecek birini.
Karanlığın kalbi
ÖZEL görelilik kuramının yayımlanmasından yüz yıl sonra, modern fizik bir kez daha, Einstein'in 1905 yılında
bulduğuna benzer bir çıkmaz içinde. Einstein, ölümünden önce,
görelilik ve kuantum mekaniği konusundaki birbirine aykırı yaklaşımları bağdaştıracak (ya da onların yerini alacak) yeni bir keşif
yapılması gerektiğinin farkındaydı. Her ikisi de şu andaki mevcut bilimsel düşünceyle ayrılmaz bir şekilde bütünleşmiş durumda
olmalarına karşın, birbirleriyle kesinlikle bağdaşmamakta. İki kuramdan birini kenara atmak imkânsız görünse de şu anda bir araya getirilemez durumdalar.
Modern fizik ve evrenbilim yeni çıkmazlarca sınanıyor ve bu
çıkmazları ne görelilik ne de kuantum kuramı açıklayabiliyor.
"Bir örüntü görüyorum ama hayal gücüm bu örüntüyü yapan kişinin kim olduğunu resmedemiyor. Bir saat görüyorum ama saatçiyi tasavvur edemiyorum. İnsan zihni dört boyuta akıl
erdiremezken, binlerce yılın ve binlerce
boyutun huzurunda tek olduğu bir Tanrı'ya nasıl akıl erdirebilir?"
Einstein, dinî duyguların gereksiz olduğunu kesinlikle düşünmüyordu. Ona göre, bilim bize neyin ne olduğunu gösterirken, dinler de bize ne yapmamız gerektiğini göstermeli ve insani istekler için hedefler belirlemeye yardımcı olmalıydı.
"Ben bir ateist (tanrıtanımaz) değilim ve kendime panteist (tümtanrıcı) diyebileceğimi de sanmıyorum. Bir sürü farklı lisanda yazılmış kitaplarla dolu muazzam bir kütüphaneye giren küçük bir çocuğun konumundayız. Çocuk, bu kitapları birilerinin yazmış olması gerektiğini bilir. Ama nasıl olduğunu bilemez. Yazılmış oldukları lisanları anlamaz. Çocuk sadece, kitapların düzenlenişinde gizemli bir tertip olduğuna dair belirsiz bir şüphe duyar ama bunun ne olduğunu bilmez. Bana öyle geliyor ki en zeki insan evladının bile Tanrı'ya karşı tutumu bu şekildedir. Fevkalade biçimde düzenlenmiş ve belirli yasalara uyan bir evren görmemize karşın, bu yasaları ancak belli belirsiz anlayabiliriz. Sınırlı zihinlerimiz, takımyıldızları hareket ettiren o gizemli
gücü algılayamaz.
"İnsan kolayca varılabilecek hedeflerin peşinde koşmamalı. İnsan, en fazla alın teri dökerek neyi ancak başarabilecekse, ona yönelik bir içgüdü geliştirmeli"
- Albert Einstein
Carskadon'un çalışmaları ergenlerin okul saatleriyle beden saatleri arasındaki uyumsuzluğun derslerdeki başarısızlık da dahil pek çok etkisi olduğunu göstermiştir
T-rex'in bir kısmı 1892'de bulunmuş ve dinozora Manosplondylus gigas ismi verilmişti.
T-rex ile aynı oldukları 2000 yılında kanıtlandı, bu durumda T-rex'in adının değişmesi gerekiyordu ; bu asla olamazdı.