“Cuma akşamı olağanüstü bir varlığın hayatını çaldınız,hayatımın aşkını,oğlumun annesini aldınız ama nefretimi alamayacaksınız.Sizden nefret etmeyeceğim.”
13 Kasım 2015’te Antoine Leiris’in eşi Helen,gittiği bir rock konserinde teröristler tarafından öldürülür.Muhteşem bir annenin ve sadakat dolu bir eşin hayat dolu ömrüne acımasızca son veren insanlara karşı oğlu ile başbaşa kalan bir babayı anlatıyor.
Kitabı okurken o kadar çok ağladım ki,özellikle “Helen’in teşhis edilme” sahnesinde yıkıldım.Oğlu Melvil’in annesini beklerkenki duyguları özellikle beni yıktı geçti.Antoine Leiris adeta nefret kavramına başka bir açısı,bir doluluk getirmiş.
Ondan nefret etmen ona değer veriyor olduğunu gösterir derler de çoğu zaman anlam veremeyiz ya,Antoine bize bunu o kadar güzel bir şekilde anlatıyor ki.Bayılarak okudum bu kitabı.
“Hayır,sizden nefret ederek size bu hediyeyi vermeyeceğim.Aslında hak ediyorsunuz ama nefretinize öfkeyle cevap verirsem,sizin bu hale getiren cahilliğe yenilmiş olurum.”