Eğitim düzenimizin dayandığı temel ilkeler yanlıştır. Çocuklara içinde yaşadıkları çağın gerektirdiği ve yaşamcıl önemdeki somut bilgiler verilmemektedir. Yanlış seçilmiş konular, sevdirilmeden, istek uyandırılmadan, yaratıcı düşünceyi uyarmayan nitelikte ağır ödevler baskıcı bir tutumla öğrenciye yüklenmektedir. Örneğin öğrencinin yaşam boyu kullanacağı çağdaş Türkçe, çağdaş düşünce ve yazın yeterince öğretilmemekte, (sanırım bilinçaltına yerleşmiş geçmişi diriltme özlemleriyle) işlevsel katkısı daha sınırlı olan Divan Edebiyatı gereğinden çok işlenmektedir. Ana dilini iyice öğrenemeyen öğrenci hangi konuyu, nasıl öğrensin? Bu temel yaklaşım yabancı dille öğretim yapan okullarda öğrenciyi daha da ağır bir ödev yükü altında bırakmaktadır. Öğrenci anlamadığı fizik konusunu pek az anladığı İngilizce olarak ezberlemekte, sonra Osmanlıca şiir ezberlemekte, bunun anlamını, asıl metinden kopuk olarak Türkçe ezberlemekte (Osmanlıcayı nasıl öğrensin?) ardından ahlak dersi için Arapça dua ezberlemekte, yine metinden kopuk olarak duanın Türkçesini ezberlemektedir. Hiç oyun oynamamakta, arkadaş edinememektedir. Çocukları gece yarılarına değin baskı altında tutan böyle bir eğitim bilimsel düşünceyi temelli engeller, çocuğun tüm yeteneklerini törpüler, giderek ruhsal dengesini bozar. Bu durumda, belki de eğitilmemiş olmak yeğdir.