Azıcık dahi kuru yeri kalmamış mendilini avucunda tutuyor, buruşturuyor, sıkıyor, dişlerinin arasına götürüyor, sonra tekrar avucunda sıkıyor, kâh gözlerine kâh yanaklarına sürüyordu. Elinde mendili değil de yüreği vardı. Böyle ıslak, ezilmiş, sıkılmış.
Ah! O ümit yok mu? Sizi grilerin, siyahların içinden alır, yeniden maviliklerin, pembeliklerin içine atıverir. Sorularınızın üstüne de toprak serpilir. Ümit varken, soru işaretinin yeri olur mu hiç!
Ömür törpüsüydü büyük şehir İnsanların, hayatlarından bezmesi için, yine insanlar tarafından icat edilmiş bir törpü. Her gün, kendisinden bir şeyler alıp götürüyor, ne yapacağını bilemez halde çabalayıp otururken, duruyordu.
Kurtuluş günü demek, şenlik günü demek değil elbette. Gençlere milli günlerimizin şuurunu veremezsek şenlik yapamayacağımız günlerle karşılaşıveririz ansızın.