Toplumsal cinsiyet eşitliğine sıra dışı bir yerden yaklaşan ve mesele hakkındaki bakış açınızı değiştirebilecek bir eser.
Çağdaş toplumun bir parçası olmuş kişilerin büyük bir kısmına sorduğunuz vakit hemen herkes kadınlar ve erkeklerin eşit olması gerektiğini söyler. Ancak içimize işlemiş olan cinsiyetçilik ve önyargılar bazen kendini en olmadık yerlerde belli eder. Cinsiyet ayrımcılığı bir günde zihinlerimize kazınmadığı için böylesi ayrımcılıklardan uzak durmamızı sağlayacak bilinç seviyesi de bir günde inşa edilemez maalesef.
Söz konusu cinsiyetçilik olduğu zaman çoğumuz düşmanca tavırlar hayal ederiz. Fiziksel şiddet, mobbing, aşağılanma, hakaret vb. gibi düşmancıl davranışları cinsiyetçilik kategorisinde değerlendirmek çok daha kolaydır. Bu kitap sayesinde madalyonun diğer tarafına bakma imkanı da elde ediyoruz. Ayşegül Yaraman bizlere cinsiyetçiliğin sevimli görünen yüzünü anlatıyor. Cinsiyet eşitliği çatısı altında kazanım gibi görünen bazı kayıpları ve günlük yaşantıda iyi olarak addedilen fakat uzun vadede cinsiyetçiliğin daha güçlenmesine neden olan alışkanları bu kitapta bulabilmek mümkün.
Kitap içerik anlamında gayet zengin olsa da yazarın kalemi bence epey ağdalı. Metin içerisinde taksimin haddinden fazla kullanıldığını düşünüyorum. Çeşitli kavramları tanımlamak/anlatmak/sorgulamak/örneklendirmek/detaylandırmak adına ne yazık ki fazla oranda taksim kullanılmış. Bu da metnin akıcılığını olumsuz yönde etkiliyor.
