“Bina mı? Beton betondur ya. Kralını getirsen ne? Biz çalışıyorduk işte, yeter ki mutlu olalım.”
“Mutlu olabildiniz mi?”
“Sence?”
“Ben size soruyorum.”
“Belki evet, belki hayır. Hani sabahları gözünün içinde böyle iplik gibi, toz gibi bir nokta olur da sen ona bakmaya çalıştıkça kaçar ya, mutluluk öyle bir şey işte.”
Dört yaşında başarı pijamaya işememekti evet ama seksen dört yaşında da takdir gerekçesinin aynı olduğunu ne yazık ki görmüş, buna derinlemesine içerlemişti.
Koordinatörün pek bayılmadığı Ankara’ya sinek safarisine gelmediği malumdu. Bilmem kaçıncı Charles’ın sıfatını lütfedeceği Mayıs ayını beklemek yerine harekete geçecekti. Şikâyet etmeden, yorulmadan kendi yolunu açacaktı. Düstur basitti: Hayatın anlamı size verilen hediyeyi keşfetmek, hayatın amacı ise değişim kartını bulmaktır.