Melforts of Drummond adlı geniş bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Baronne Durand de Fontmagne, Kırım Harbi'nin sonuna doğru İstanbul’a atanan Fransız Büyükelçi Thouvenel'in kuzenidir. Fontmagne da bu vesileyle İstanbul’a gelmiş, burada bulunduğu süre boyunca günlük tutmuştu.
Dul kaldıktan sonra 1877'de kendini beste, opera, piyano parçaları ve ezgilere adadı.
İstanbulun Asya tarafındaki birçok köye daha çok balıkçılar yerleşmiş, Boğaz'da sık sık balık avlanan hoş görünüşlü yerlere rastlıyoruz. Bunlar, tepesinde gelenleri gözleyen balıkçının sığındığı küçük bir kulübe bulunan çok büyük birer merdiveni andırıyor. Bu civarda en çok kılıçbalığıyla uskumru tutuluyor. Balıkların pulları güneş altında sedef gibi parlıyor. Balık öylesine bol ki. penceremden bakarken, bir balıkçının tek başına kısa bir zamanda koskoca bir sepeti doldurduğunu gözleriimle gördüm. Bu bolluk en çok sonbaharda balıklar Karadeniz'in soğuğundan kaçıp Ege'ye doğru akarken, bir de ilkbaharda geri dönerlerken oluyor. Boğaz'da çoğu zaman gemilerin peşinden giden ve suyun üzerin de zıplayan yunus balıklan da görülüyor.
Türkiye'de bekârlık iyi gözle görülmüyor. Evlenmekte geç kalan erkek çevresinde pek tutulmuyor. Hatta bekâr adamın bazı semtlerde oturmasına da müsaade edilmiyormuş.
Kitap isim olarak her ne kadar okuyucuya sona eren bir savaşın ardından İstanbul’da cereyan eden durumu konu alıyor gibi görünse de, Sultan Abdülmecit zamanında Fransız sefaretine misafirliğe gelen birinin yaşadıkları ve tanık olduklarını anlatması nedeniyle daha çok hatırat özelliği taşıyor.
Yazar çoğunlukla objektif davranmış, bu özelliği gerçekten güzel bir durum. Hatırat okumayı ve o devirde İstanbul yaşamını merak edenler için okunabilesi bir kitap.
Başlıkta “Kırım Savaşı Sonrasında” ifadesinin olması gereksiz bence, çünkü savaşın etkileri verilmemiş. Ancak 19.yüzyılın ortalarındaki İstanbul hakkında değerli bilgiler var. İlgililerine öneririm.