Akşam yemeği
ekmek ve aşktan olmalı.
Her konuşmanın sonunda
bir ağaç dikmeliyiz.
Ve her iki hecenin arasında
sessizliğin tohumlarını serpmeliyiz.
içinde rüzgârın esmediği,
çimenin ıslanmadığı
bir kitap okumamalıyız
Uçuşun boyutlarını göstermeyen kitabı
fırlatıp atın.
Umut ırmağına gittim,
Bedenimi ykadım
Işık kuşu geldi,
Dudaklarımdaki tebessümü aldı,
ve uçup gitti.
Bir bulut göründü, ve
Dertlerin tozunu yıkadı
Çıplak ve sonsuz bir rüzgâr çıktı,
Yüzüme değdi,
ve gitti.
Bir ağaç göründuü
Yüksekliğiyle bedenimi yuttu
Bir fırtına çktı,
ve ayak izlerimi çaldı.
Dikkatim suya gitti,
Bir resim yansıdı.
Görüntün belirdi
Düş penceresi açıktı
Ve o
bir meltem gibi
İçeriye doldu
Susuzluğumun yanında oturmuş
yalnızlığımı paylaşıyor.
Kıskançlık
ile
Arzu
arasında
düşlerin kanatlanacağı bir yer olmalı.
Bir yıldızı
bir şiirdeki bir sözcüğü düşünüyorum
veya
dağda bir dereyi
toprağın sırrını
uçan bir martıyı
Bir çocuğun bir elmay dişleyişini
Eski bir evin upuzun duvarını
Yeşil havuzun orada
kendimden ayrılıp
düştüm.
Balığın düşünde bir yıldız kaydı
Hava kokuyu aldı
Su
gölgeyi kabullendi
Rüzgâr,
sazlara hüzün taşıdı.
Aynaya giderken
kendime rastladım
Su
ile ayna
arasında
senin aksin belirdi.
Ağladım.
Kitapları öğrenmek ve kitaplara itaat etmek için okula gonderildim; fakat sonra gördüm ki, kitaplı hocaya itaat ettiğiniz zaman sürüden biri oluyorsunuz...