Bekir Yakıştıran

Müslüman Halk Hareketleri yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
1
Okunma
0
Beğeni
128
Görüntülenme

Bekir Yakıştıran Sözleri ve Alıntıları

Bekir Yakıştıran sözleri ve alıntılarını, Bekir Yakıştıran kitap alıntılarını, Bekir Yakıştıran en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yavuz Selim devrinde patlak veren Şeyh Celal isyanı, Şah Kulu isyanına benzer niteliklere sahiptir. Bozok Türkmenlerinden olan Şeyh Celal'in Tokat'ın Bozok ilçesinde bir mağarada uzun süre i'tikafa çekilmiş olarak yaşadığı kaydedilir. Dirlik sahibi (yani tımarlı) Şeyh Celal'in, başına 20 bin kişi toplayıp mehdilik davasıyla isyan eden bir şii olduğu ileri sürülür. Yavuz Selim'in Mısır'da bulunduğu sırada patlak veren isyana, özellikle Yozgat çevresindeki Türkmenler katılırlar... Kızılırmak-Yeşilırmak arası bölgeler, asilerin ayaklanma alanı haline gelir. Bu arada I. Selim'e karşı isyan halinde olan Şehzade Murad'ın da Şeyh Celal kuvvetleriyle işbirliği yaptığını ve ayaklanmayı fiilen desteklediğini görüyoruz. Yavuz, onbinlerce taraftarı bulunan Şeyh Celal'in üzerine Rumeli Beylerbeyisi Ferhat Paşa ile ona yardımcı olarak da Dulkadir (Maraş) valisi Şehsüvaroğlu Ali Bey'i yolladı. Osmanlı kuvvetleri Celal'in taraftarlarını bozguna uğrattı ve Şeyh Celal de Erzincan yakınlarında yakalanıp katledildi, taraftarları dağıldı. Böylece Şeyh Celal katledilmiş ve isyanı bastırılmıştır. Ne var ki, bu isyandan sonra Şeyh Celal ismi, efsaneleşmiş ve eylemi de Anadolu insanı için adeta "milli bir mücadele" olarak kabul edilmiştir... Zira ileride etraflıca göreceğimiz Anadolu isyanlarına, onun adına izafeten "Celali isyanları" ismi verilmiştir.
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
XVI. yüzyıldan başlayarak, Osmanlının; ekonomik ve toplumsal alanlarda uğradığı sarsıntısı ve sosyal hoşnutsuzlukların Celali isyanlarının patlak vermesinde etkili olduğu bilinmektedir. (...) 1576'da başlayıp, 1596-1610 yılları arasında bütün Anadolu'yu anarşiye boğan büyük ayaklanmalar; 1550'den beri oluşan olumsuz şartların tabii
Sayfa 189Kitabı okudu
Kaçan sekbanları takip eden Murat Paşa, pek çok kişiyi yakalıyor ve anında boyunlarını vurdurarak, açtırılan kuyulara cesedlerini dolduruyordu... Peçevili İbrahim Efendi, bu olayla ilgili şöyle diyor: “...Böylece her gün bir kuyu dolardı ve yeni bir kuyu daha kazılırdı. Sonunda Paşa'ya "Kuyucu Koca" lakabı verildi. Murat Paşa, yalnız Celali adını taşıyanları değil, onların komşularını bile öldürmekten çekinmedi." Hükümet askerleri, kesilmiş başları Kuyucu Murat Paşa'nın önüne yığdıkça, Murat Paşa, gelen askerlere rütbelerine göre hediyeler veriyordu. Böylece Murat Paşa'nın önünde kesilmiş başlar, dağ gibi yığılmıştı. (...) Gerçekten de, 9 Aralık 1606'da İstanbul'dan hareket ederek, müslüman halk hareketlerini kanla bastırmak hırsıyla Anadolu'ya geçen Kuyucu Murat Paşa, katliam yapmada; Cengiz ve torunu Hülagu'yu bile geride bırakmıştır, denilebilir... Kuyucu Murat Paşa, 3 yıl zarfında adeta Anadolu'yu kasıp kavurmuş ve bilindiği kadariyle bu süre içinde; 100.000 kişi katletmiştir. Ayrıca hükümet kuvvetleri de 50.000 kadar kayıp vermiştir. Devlet yanlısı tarihçi Naima'dan öğrendiğimize göre Kuyucu Murat Paşa, küçücük masum çocukları bile kendi eliyle kuyuya atmaktan çekinmemiştir. (...) Naima, Kuyucunun; bu masum çocuğun kanına, tebaasının nikahlı karılarını bile zorla almaktan çekinmeyen padişahların saltanatlarını korumak ve rüşvetçi ricalın menfaatlerini garanti altına almak için girdiğini bilmeli değil miydi?...
Sayfa 218Kitabı okudu
Musa Çelebi ile Mehmet Çelebi arasındaki mücadelenin niteliği de; Şeyh Bedreddin isyanına ışık tutar mahiyettedir. Zira Musa Çelebinin mücadelesinin niteliği; taht kavgasından çok toplumsal bir çehreye haiz olduğu kolayca görülür... Musa'nın izlediği tutum ve siyasetle; onun Bizans İmparatorluğu ile nüfuzlu beylere karşı sert davrandığı
İttihatçı kadro, sadece Kerek'te, Havran'da ve Arnavutluk'ta değil, Bağdat'ta da önceki olaylarda olduğu gibi bir hiç yere müslüman ahalinin kanını dökmekten çekinmemişlerdir. Yüzbaşı Selahattin'in "Anı"larında şunları okuyoruz: "İmparatorluğa 32 yıl bağlı kalmış Bağdat topraklarından çekilirken Araplar kapılara çıkmış: 'Allah sultanın askerlerine yardım etsin' diye dua ediyorlar ve ağlıyorlardı. 10-11 Mart 1917'de Bağdat'ı terkettik. Şehrin kuzey ucundaki Kazimiyye mahallesinden çıkarken korkunç bir manzara ile karşılaştık. Bizim gözleri fırlamış neferler, kadın-çocuk, erkek-ihtiyar halkı zorla topluyorlar ve kasabadan çıkarıyorlardı. Meğer Bekir Sami Bey halkı toplamaya başlamış. Otomobili biraz ileri sürünce Bekir Sami Bey'i tümenin başında bulduk. Karabekir Bey, Bekir Sami'ye sordu: — Bu halkı ne yapacaksın? — Şimdi ne yapacağımı görürsünüz. Biraz sonra ateş sesi duyuldu. Bir de ne görelim?... Bekir Sami 400 kişiden fazla olan Kazimiyye halkını kurşuna diziyor... Karabekir çok üzüldü."
Sayfa 500Kitabı okudu
Reklam
34 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.