İzdiham Ailesi'nin ( bu ne demek peki?) değerli arkadaşlarından Berkan Ürgen'i tanır mısınız, bilemiyoruz. Kendisi, İzdiham'ın projelerinden sorumlu arkadaşı. İzdiham Ailesi'ne (bu ne demek peki?) katıldığı günden beri proje üretti, dergileri sırtında taşıdı, gün geldi heyecanlandı, gün gelmeyince gidip günü getirdi.
Berkan Ürgen, Trakyalı. Çocukken "a be" sözlerinden bunaldığı için İstanbul'a yerleşti. Amcası orta halli bir memur, dayısı ise gümrük muhafaza müdürlüğünde şef. Berkan Ürgen, önce Mahallle Mektebi'ne sonra Şemsi Efendi İlkokulu'na, sonra Askeri İdadi'ye devam etti. Trablusgarp, Berkan Ürgen'in ilk savaşlara katıldığı yer değildi. Çünkü O Atatürk değil ki...
Berkan Ürgen ile karlı bir gece vakti bir taksi durağında tanıştık. İstanbul'daki bütün taksicilerin diploma notlarını ve T.C. Kimlik numarasını ezbere bildiğini farkettiğimizde yine bir taksideydik.
Bizim en büyük hayalimiz Kadıköy'den Beylikdüzü'ne, oradan Ümraniye'ye, Ümraniye'den tekrar Kadıköy'e taksi ile seyahat etmek. Sadace taksiyle gezmek değil elbet. Bu seyahat sırasında asla taksimetreye bakmak, acaba kaç lira oldu demek, taksici paramızın üstünü verir mi diye düşünmek istemiyoruz. Ama biz bu hayalimizi senelerdir hiç gerçekleştiremezken Berkan Ürgen yıllardır Gaziosmanpaşa'dan Taksim'e taksiyle geliyor. Taksim'den Etiler'e taksiyle gidiyor. Etiler'den saat kaç olursa olsun evine taksiyle geri dönüyor. Ve hiç bakmıyor tasimetrelere. Çünkü Berkan, maaşına da, aylık kazancına da düşkün biri değil.
Berkan Ürgen ayrıca bir müdür. Çalıştığı kuruma büyük emeği var. Çatal-bıçakların yerini de, aşçısının doğum gününü de, emrinde çalışan 12 garsonun burçlarını da ezbere bilecek kadar işine sadık. Evet, Berkan hakkında yazdıklarımızın birçoğu (dayı, amca kısımları) doğru değil ama canımız sıkkın ve gram devlet terbiyemiz yok bizim. Berkan'ın saçları askere gidince kestirecekse federasyon kupasının ne anlamı var ki?
Bergan Ürgen ile Salvador Dali akraba değil. Berkan ayrıca Burak Aksak'la da akraba değil. Ama aradaki fark şu: Berkan ile Salvador Dali arkadaş değilken Berkan ile Burak Aksak arkadaş.
Berkan Ürgen'in yazarlık hayatı bundan epey seneler önce başladı. Gece 2'den sonra yazdı bütün metinlerini. Bir ara Üçüncü Parmak Dergisi... Olmadı. Sonra olmadı. O olmadı, bu olmadı, şu olmadı. Ama biz Berkan Ürgen'in kitap çıkarmasını istiyoruz. Geçtiğimiz aylarda bizleri arayıp "Kitabıma isim buldum. Kimsin Lan Ben nasıl isim?" Hepimiz beğendik ismi. Ama henüz kitaba başlamadı. Biz de kapağını yaptık ki yazılarını toplasın, düzenlesin... Kitabını çıkaralım. İmza gününde zaten kimse gelmez.
İzdiham
O’nu unutursam her şeyi unutacağımı düşünmüştüm
ama öyle olmadı. O’nu unutmak, her şeyi hatırlamamı
sağladı. Hani bir gün demiştin ya bana “İnsan, kendi
trajedilerini anlatmak için gülmeyi icat etti.”
Çocukken ne zaman bir mezarlığın yanından geçsek
annem hep “ mezar taşlarının üstündeki yazıları okumak
unutkanlık yapar .” derdi.
Yaşamak unutmaktır. Yaşayamadığımızı bazen bize
annelerimiz hatırlatır.
Öyle güzel ironiler,eleştiriler var ki bazı cümleler suratına çarpıyor insanın kendine getiriyor.Mizahi yönünü özellikle çok sevdim yazarın, bambaşka bir anlatımı var bazen açıp bir kaç sayfa tekrardan okuyorum ve tekrardan "ne güzelmiş" diyorum.
Beceriksiz bir azrail olan hurşit ile tramvalarla dolu hayatını sonlandırmak isteyen rock star ünzile'nin orjinal diyaloglarından oluşmuş iki kişilik bir tiyatro oyunu olan minik kitap bir solukta okunuyor ve okurken de sizi güldürmeyi eksik etmiyor. Güzel tasarlanmış kurgusuyla başta sizi fantastik bir kitap olduğuna inandırırken sonunda tüm gerçekliğiyle parçaları anlamlı bir bütüne çeviriyor.
"Sustuğunda inan bana bütün dilleri konuşmuş gibi olursun. Bu bizim dilimiz için de geçerli."