Kötüleyenle yüzleşebiliriz ama bu iyi sonuçlanmayacaktır:
Tüm suçu ve meselenin sorumluluğunu sizin üzerinize atıp durumdan hasar almadan sıyrılmanın yolunu bulacaktır o.
Buna benzer bir durumda size şöyle diyebilir: "Seni kullandığım fikrini de nereden çıkardın? Ben senin arkadaşınım ve asla seni kullanmam." Sesi tatlı ve ağlamaklıdır, dolayısıyla size şöyle düşündürecektir: "Haklı, ne aptalım, onunla ilgili nasıl böyle bir şey düşünebildim?" Kötü düşündüğünüz için sonrasında keder ve pişmanlık duyacaksınız ve işte o anda hem zihninizin hem de genel durumun kontrolünü daha da ele alacaktır.
Kötüleyen kişinin her türlü yüzleşme için sandığından çıkaracağı milyonlarca yöntemi vardr, dolayıyla ne zaman onunla yüz yüze
gelmeye karar verseniz o an aklında olmasa da iyi bir oyuncu gibi dogaçlama yapacaktır.
Vakti zamanında cimriliğin mi yoksa kıskançlığın mı daha beter olduğunu merak eden bir kral varmış, o yüzden iki kişiyi huzuruna çağırıp şöyle buyurmuş:
"Birinize ne isterse vereceğim ama diğerine iki katını vereceğim." O anda kıskanç șöyle demiş: "Sizden ne istersem vereceksiniz ama diğerine iki katını vereceksiniz, doğru anlamış mıyım kralım?" "Evet," demiş kral. O anda kıskanç, cimriye dönmüş: "Önce sen iste, demiş. "Hayatta olmaz, önden sen buyur, demiş cimri.
Olurdu, olmazdı derken kıskanç kararını vermiş: "Peki, o halde ilk ben söyleyeyim, bir gözümün çıkarılmasını istiyorum."
"Parçayı, bütünle karıştırmayın. Hiç kimse bütünüyle iyi değildir. Ya da bütünüyle kötü değildir. Kendinize dair güzel şeyleri yeniden tasdik edin ve kötü hissetmenize neden olan şeylerin üstünden geçin. Ve asla unutmayın: kötü şeyleri değiştirebilirsiniz. "
Bir yüksek lisans tezi gibi anlamdan çok alıntıya önem verilerek yazılmış. Doğan Cüceloğlu veya Daniel Siegel okurken alınan tat ve kazanılan görüş ne yazık ki Bernardo Stamateas' de alınmıyor.
Gerek suçlayarak, gerek manipüle ederek özgüvenimize ve yaşam sevincimize ket vuran toksik, yani zehirleyici insanlarla hepimiz hayatımızın bir noktasında karşılaşmışızdır. Kitapta iş ,aile veya sosyal hayatımızda bu tür bireyleri nasıl tanıyacağımız, gardımızı alarak kendi hedeflerimiz doğrultusunda ne şekilde ilerleyeceğimiz yönünde ipuçları veriliyor . Anlatım tarzı olarak, ‘ben merkezli’ düşünceyi aşırı vurgulayıp, kişisel gelişim tarzı kitaplara özgü telkinlere bazı bölümlerde fazlaca yer vermiş olsa da , özellikle Hazreti Süleyman ve birçok ünlü figürden alıntılar yapması anlatımı renklendiriyor . Muhtemelen çeviri olmasından kaynaklı bazı anlam yoksunlukları hissedilse de, genel itibariyle faydalanılacak bir kitap denilebilir.
Kitabın başlığı ilgi çekici olsa da kitabı okudukça içeriğinin başlık kadar iddialı olmadığını anlıyorsunuz. Kitap çoğu zaman yazarın kendi kişisel fikirlerinden oluşuyor. Neredeyse araştırmalara dayandırılmış bir bölüm yok. Daha çok 'içindeki güce güven, kendine inanırsan başaramayacağın bir şey yok, sen aslansın, kaplansın, biri canını sıkıyorsa umursama' vs. içi boş, her yerde duyacağınız cümlelerden ibaret . Tavsiye edilecek bir kitap değil. Kısacası okumayın:)