Bedreddin, tahsilini bitirince karşısına iki yol çıktı, ya rüsum âlimleri takip edecek veyahut Safiyye Arifleri (Özgür ruhlu hakikati arayan aydınlar) arasına girecekti. Birinci tercihte zenginlik ve şöhret, ikincisinde tehlike ve yoksunluk vardı. Bununla beraber resmiyet âlimlerini bir türlü sevemiyordu. Çünkü İslamiyet’i onların suiistimal ettiklerine inanıyordu.