Her dinde bireyin kendi içine dönmesi ve ruhsal birliğe ulaşarak aydılanması önerilir. Kelime anlamı "yol" demekmiş. İslam tasavvufunda bu Allah`a ulaşan yol iken Budizm' de Tanrı'nın ışığını kalpte işaret ediyor. Yani, 'insan ve tanrının bir
olduğunu anlarsan zirveye ulaşırsın' diyorlar.
Bir Şaman öğretisi şöyle der:
'Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz.
Nehirler kendi suyunu içemez;
ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez,
güneş kendisi için ısıtmaz
ve ay kendisi için parlamaz.
Çiçekler kendileri için kokmaz,
toprak kendisi için doğurmaz.
Rüzgar kendisi için esmez,
bulutlar kendi yağmurlarında ıslanmaz.
Doğanın anayasasında ilk madde şudur:
Her şey birbiri için yaşar.
Birbiri için yaşamak doğanın kanunudur.'
Sözün özü,
'Ben biz olduğumuz zaman ben olurum.
Ben, ben olduğum için sen, sensin.'
Öncelikle Bilge Uzun’u tanımayanlar için kısacık bir bilgilendirme yapayım. Kendisi lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimlerini ODTÜ’de tamamlamış bir psikolojik danışman. Şu an Bahçeşehir Üniversitesi Pdr anabilim dalında öğretim üyesi ve çiçeği burnunda bir profesör. Aynı zamanda Türkiye’de “mindfulness” ile çalışan en önemli isimlerden biri.
İnsan, özellikle yaşadığı olumsuz süreçlerin ardından yolculuğa çıkma isteğinde olabilir. Belki kendini daha iyi bulabilmek belki rahatlayabilmek belki de huzura erişebilmek adına yol kat eder. Yüzlerce kilometre ötesine giderek yaşadıklarını sindirmeye, özünü bulmaya, yaşamındaki manzaranın biraz da olsa değişmesi adına uzun yolculuklara çıkabilir insan. Tüm bunların sonunda ise başladığı yerdeki insan olmanın ötesinde ruhuna kattıklarıyla dönüş yolunda çok başka biri olarak yolculuğunu sonlandırabilir. Tıpkı kitabın içindeki karakter gibi. Buda'nın doğduğu topraklardaki arayışının ötesinde, kendi topraklarında öze ulaşan Süveyda gibi.
Anlamı bulmak için uzaklara gitmeye gerek var mı tartışılır şüphesiz. Bazen aradığımız o anlam çok yakınımızdadır.
Kitabın içindeki yolculuklarda fiziksel bir seyahatin yanında öğreti tadında ruhsal yolculuklara da eşlik etmek güzeldi. Bazen yaşamın akış yönünü değiştiremiyoruz. Her şey olması gerektiği gibi ilerliyor ve biz tüm bunların neden olduğunun bile farkına varamıyoruz.
Bazen yere öyle sert düşüyoruz ki kalkmak aklımıza bile gelmiyor ya da bizi kaldıracak dışarıdan bir güce ihtiyaç duyuyoruz. Mutluluk, mutsuzluk, tevafuk, yaşam gibi kavramlardan geçerken her birinin kendi yaşamınızdaki yerini de düşüneceksiniz okurken. Bu yolculuktaki yol arkadaşlarınızı, kimlerin size eşlik ettiği ya da kimleri geride bıraktığınızın gerçekliğinde ilerlerken aslında bu yolda tüm kalabalığa rağmen yalnız olduğumuzu da hatırlatıyor..
Hindistan'dan Konya'ya bir arayışın içinde belki de en çok kendi gerçekliğiniz ile baş başa kalacaksınız.
Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen kalemini başarılı buldum. Gerek önözün kısa ama net olması gerek her bir bölümün sohbet havasında işlenmesi ve kendi yaşantısından örneklerle daha da samimi bir hale getirilerek okuyucuyu merak ettirmesi, gerek ise hiç yormayan bir dil kullanması ile su gibi akıp gitmesi benden geçer not aldırttı. Alışılagelmiş cümlelerden uzak tarzıyla okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Şans verilmeli.