Yazardan okuduğum ilk kitap. Zaten hâli hazırda iki öykü bir de romanı bulunmakta. Gazetede gördüğü bir haber uğruna kızını, evini, tüm yaşantısını arkasında bırakıp hayallerinin peşinden giden bir adam Bellman. Beyaz Adamın bu yolculuğunun ona eşlik edenlerle geride bıraktıklarının hayatlarına etkisi okumak çok etkileyiciydi. Ah Bess! babanın yokluğu seni nelerle mücadele etmek zorunda bıraktı.Hayallerinin peşinden koşmak mı yoksa gerçekleri kabul edip düzenini devam ettirmek mi? Okurken bu soru kafanızda dönüp duruyor. Yazara bir şans verin derim pişman olmazsınız.
Hayatınızı ne şekilde yaşayacağınıza karar vermenin pek çok yolu vardır. Bunları düşünmek başını döndürdü. Yanlış yoldan gitmeye karar verdiğini düşünmek kalbini acıttı.
“Haset, günahların en kötüsüydü. Yüreğinde kalan ne varsa yiyip bitirir, içini kapkara, kötücül düşüncelerle doldurur ve tüm hayatını bir hiçe çevirirdi.”
Bellman eşi öldükten sonra on yaşındaki kızı Bess ile başbaşa kalır. Kendi çiftliklerinde huzur içinde yaşarken bir gün gazetede Kentucky'nin iç kısımlarındaki bataklıklarda tarih öncesine ait kalıntılar bulunduğunu okur. O kalıntıları gidip görme hevesine yenilen Bellman kızını ve çiftliğini kız kardeşine emanet edip yola çıkar. Onlara göz kulak olsun diye de komşunu tembihler. Yolculuğun ne kadar uzun olduğunun ve başına gelebilecek tehlikelerin farkında olan Bellman belkide evine bir daha hiç dönemeyecektir.
Kitabı okurken sinirden deli oldum. Bellman kendini yaktığı gibi o küçücük kızını da bilmeden tehlikeli sapık insanların arasında bırakıp bir heves uğruna gitti. Kitabın akışı durağan gibi olsa da yaşananlar bence çok gerçekçi ve etkileyiciydi.