17-18. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar da cennetlerde, bol nimet içinde Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rableri onları (yaptıklarına karşılık), cehennem azabından korumuştur.
Kur'an'ın daha birçok yerinde "inananlar" değil de "Allah'a karşı gelmekten sakınanlar" ifadesi kullanılıyor. Yani cennet nimetlerinden yararlanmak ve cehennem azabından korunmak için kuru bir iman yetmiyor, Allah'a karşı gelmekten sakınarak imanın gereklerini yerine getirmek ve imanda kemale ermek icabediyor.
Ey inananlar! Eğer Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle yaşarsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah, büyük lütuf sahibidir.
O halde Ey nefs-i mutmainne (kâmil iman ve salih amelle huzura ermiş olan nefis)!
Rabbine, O'ndan memnun olmuş ve O'nu razı etmiş olarak dön!
Böylece katıl benim has kullarımın arasına
Ve gir cennetime
Hicr (22)
"Biz, rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirip onunla sizin su ihtiyacınızı karşıladık. Onu depolayan siz değildiniz."
ifadesi, rüzgârın bitkiler üzerinde hem tozlaşmada büyük rol oynadığını hem de onların erkek tohumlarını dişi tohumlarının üzerine kondurmak suretiyle aşılanmasında büyük etken olduğunu ortaya koymaktadır. Ayetin son cümlesinde kaynak sularını oluşturan ilahi kanuna işaret ediliyor. Yağmurla inen suyun yüzeye yakın havuzlarda depolandığı, asitli ve zararlı maddelerden arıtılarak canlıların istifadesine sunulduğu anlatılıyor.
Bugün hayata geçirilen şekil Müslümanlığının Kur'an ayetlerine dayandırarak, çok güzel bir analizi yapılmış, tespitler yerinde, tedbirler ve yapılması gerekenler için hurafelerden, batıldan ve geleneksel davranışlardan uzaklaşarak hayat kitabı olan Kur'an ve Sünnet üzerine kurulu bir yaşam tarzının İslam dünyasını içinde bulunduğu ızdırap ve sıkıntılardan kurtarabileceğinin ortaya konulduğu, her Müslüman din kardeşimizin okumasında çok büyük faydalar olacağı kanaatindeyim. Yazarımızın eline, emeğine, engin ve derin bilgisine sağlık.