⋆*・゚:⋆*・゚:*⋆.*:・゚.: ⋆*
"Bir canavar," dedi dudakları Juliette'in saçlarına dokunurken, "yas tutmaz."
"Sen yas tuttun mu?" dedi Juliette, sesi neredeyse çıkmıyordu. Ne dediğini açıklamaya ihtiyacı yoktu. İkisi de anlamıştı: patlama, hasar, kan, canlar ve kor gibi alevler.
"Yas tuttum," dedi Roma aynı tonda. "Günlerce, haftalarca, aylarca, yıllarca o mezarlığın kapısının önünde yas tuttum. Ama seni seçmiş olmaktan pişman değilim. Bu takındığın gaddarlığın arkasında insanlar için atan bir kalp var. O yüzden onu vurdun. O yüzden şansını değerlendirdin. Acımasız biri olduğun için değil. Umudun olduğu için."
⋆*・゚:⋆*・゚:*⋆.*:・゚.: ⋆*
Kitap hakkında tek kelimelik bir yorum yapacak olsam söyleyeceğim şey kesinlikle "kusursuz" olurdu. Uzun zamandır oturunca başından kalkmayacağım, okurken karakterlerin hislerini iliklerimde hissedeceğim kadar kusursuz bir fantastik roman arayışındaydım. Elbette, kusursuz diye bir şey yoktur. Ancak bir şeyin kusurları sizi rahatsız etmiyor, onu olduğu gibi, sanki kusursuzmuşçasına sevebiliyorsanız "kusursuz" diye tanımlamakta, kendi adıma, bir sakınca görmüyorum. Şiddetli Hazlar, tam da aradığım o kitaptı. İnce detaylarla dolu sayfaları okurken kendimi romanın geçtiği dönemin Şanghay'ında, karanlığın tam ortasında bulmamam imkansızdı. Yazarın kaleminin çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla çevirmenin de harika bir iş çıkarttığını söylemem gerekiyor. Kitap Shakespeare'in ünlü eseri Romeo ve Juliet'in bir "yeniden anlatımı". Zaten serinin iki kitabının isimleri de Romeo ve Juliet'te geçen "These violent delights have violent ends." yani "Bu şiddetli hazların şiddetli sonları olur." sözüne gönderme yapıyor. Kitapta bir diğer sevdiğim şey tüm karakterleri tanıma fırsatını sunuyor olması. Karakterlerin iç dünyalarına tutulan aynaların önemli olduğunu düşünürüm. Özellikle de Şiddetli Hazlar gibi psikolojik olarak yıpratıcı bir hayatı anlatan bir kitapta buna fazlasıyla ihtiyaç vardı ki yazar bu ihtiyacı karşılamayı bence başarmıştı. Sevmediğim karakterler bile öyle iyi yazılmıştı ki sanki kendi düşmanımmış gibi sevmedim. En sevdiğim karakterin Roma olduğunu söylememe gerek bile yoktur muhtemelen. Roma'ya da Juliette'e de hayran kalmamak elde değildi zaten ama Roma'nın kalbimde ayrı bir yeri var. Söylemeden geçemeyeceğim, birbirlerini sevme şekillerine aşık oldum. Her şeye rağmen birbirlerini sevmeye devam eden iki aşık... Ah, Roma ve Juliette, umarım ikinci kitapta sizi hak ettiğiniz mutluluk bekliyordur. Çünkü ellerinize bulaşan kana rağmen hala o 15 yaşındaki gibi masum sevdiğinizi hissettirdiniz bana. Tek tek bahsedersem kelime sınırını aşacağım ama Benedikt, Marshall ve Kathleen... Siz ne güzel insanlarsınız? Hiçbir yan karakteri bu üçlüyü sevdiğim kadar sevmemiştim sanırım. Bu arada, ben hassas olduğum için de olabilir elbette ama, canavarla ilgili bazı sahneler fazlasıyla gericiydi. Kitapta yaşanan gerilimi ben okurken hissettim, orada olsam ancak o kadar etkilenirdim. Sonu tahminlerime yakın bir şey çıktı ama kimseye istemediği bir bilgi vermek istemediğimden yazmayacağım buraya. İkinci kitabın basılmasını büyük bir heyecanla beklesem de konu kitaplar olunca pek sabırlı biri olmadığımdan öncelikle İngilizce PDF halini bulup okumaya karar verdim çünkü kitap öyle bir yerde bitti ki beklemem mümkün değil. Gizem, gerilim, aksiyon, aşk... Bu dörtlüyü ve elbette fantastik dönem kurgularını seviyorsanız Şiddetli Hazlar'ı çok sevebileceğinizi düşünüyorum. Okumayı düşünenlere şimdiden keyifli okumalar. Kitapla kalın...