Aklın (dianoetiğin) avantajları vardır ve kişiliğin(etiğin) avantajları vardır. Birinciler ağırlıklı olarak öğrenme yoluyla oluşur ve gelişirler, bu nedenle de deneyime ve zamana gerek duyarlar. Diğerleri ise alışmanın sonucudur.
Bu dünyanın büyük düşünürleriyle bir süre meşgul olduğumuzda üç şey gerçekleşir. Önce eskilerin öğütlerini, atasözlerini ve direktiflerini tekrar idrak ederiz. Anne babalarımız bunlardan birçoğunu henüz çocukluğumuzda ahlaki yasalar olarak bizlere satmak istemiştir. Bunlardan gözü korkmayıp öğretinin ve felsefi yazıların derinine inen, bir bakış açısı, bazen bir kavrayış edinir ve konunun özüne nüfuz eder. Felsefecilerin fikir ve konseptlerinin ne olduğunu, şunun ya da bunun nasıl yorumlanacağını anlatabilir. Üçüncü adım ise kıyaslamaya son verdiğimizde, anlaşılmış olanın etki etmesine ve bunun kendi bilgeliğimizle tanışmasına izin verdiğimizde atılır. O zaman esinin armağınını alırız. Sahip olduğumuz, kendi bilgi hazinemizin parçası haline gelir ve günlük yaşama entegre olur. Böylece daha önce sahip olduğumuz yetenekler ve elde ettiğimiz bilgilerle birlikte insanlığa armağan edebileceğimiz yeni bir şey oluşur.
"...Yöneticiler çok az hareket ediyor ve düşünmek için fazla zaman harcamıyorlar.Hatta doğru dürüst düşünmek için günde ne kadar zaman harcıyorsunuz, sorusunu anlayışsızlıkla karşıladıkları bile oluyor. "
Milattan önce 343'ten 336'ya kadar Aristotales Makedonya Kralı 2.Philip'in on üç yaşındaki oğlu İskender'e öğretmenlik yaptı. Bu eğitim görevinin ardından Atina'ya geri döndü ve kendi felsefe okulu Lykeion'u kurdu. Öğrencilerle öğretmenleri arasındaki sohbetler çok kez okul alanındaki yürüyüşler sırasında yapılıyordu, bu nedenle okula daha sonraları yürüyen okul da denildi. Aristotales'e ise etrafta dolanan gibi bir anlama gelen "Peripatetik" adı takıldı.