Sanatçının heyecanı da siyasal bir niteliğe büründü. Natürmortlarını güvercinlerle ve bayraklarla süslüyordu, barıştan yana mücadeleye girişti, böylece adının kökenine yeniden kavuşuyordu belki de:
Almancada Friede “barış” demekti. 1948’de Komünist Parti’ye yeniden kabul edildi, yine yararlı olmak istiyordu, son gücünü toplayıp harekete geçti, büyük emperyalist devletlerin atom bombası denemelerine karşı, Stockholm kongresi için imza topladı. Diego’nun Güzel Sanatlar Sarayı’ndaki Savaş Kâbusu, Barış Rüyası (1952) adlı resminde bir kez daha betimlediği militandı Frida.