8 Şubat 1967’de doğdu. Angoulême ve Strasbourg’da güzel sanatlar üzerine dersler aldı. Grafik romanları, Illzach ve Angoulême gibi önemli çizgi roman festivallerinde ödül kazandı. Herman Melville’in Moby Dick’ini (2019, Ayrıntı Yayınları) ve Jack London’ın Ateş Yakmak’ını (2013, Çizgi Düşler) grafik romana uyarladı.
“Hareketsiz taştan bir gemi,sallanmayan granitten bir gemi.Bizi hiçbir yere götürmez. Hiçbir zaman karaya yanaşmaz. Bir fenerin güvertesinde,hiçbir limana ulaşamazsın.”
İnternet üzerinden görüp tesadüfen sipariş ettiğim bu kitap şimdiye kadar ki okuduğum en ilginç kitap oldu, çünkü bu kitap grafik bir roman. Kitap tam tamına 376 sayfa ve tamamen çizimlerle dolu ve diyalog sayısı çok az. İçerikten bahsetmek gerekirse; ailesinin kendisinden utandıkları çocuklarını deniz fenerine hapsetmeleri ve bu çocuğun 50 yaşına kadar oradan hiç ayrılmaması ve orada yaşadıkları konu ediliyor. Yalnızlık ve yapayalnızlık arasında ki farkı net bir şekilde gözler önüne seren kitap ilginç bir şekilde sizi hikayenin içine alıyor. Sonuç olarak ön yargıyla elime aldığım kitap kendini baya bir sevdirdi.
Her gün aynı rutin: Gündüz dalgalanan ve hırçınlaşan denizden, kendi gerçekliğine çekmek istediği nesnelerin avıyla başlıyordu. Gece ise engin karanlığın ufku sardığı zamanlarda oynadığı bir oyunu oynuyordu.
Soğuk taşlardan oluşan dünyasının sessizliğini, bir uyarı sesi olan "boom" bozuyordu. Aslında bu sessizliği bozan ses bir oyunun başlangıcıydı. Masasının üzerindeki sözlük kitabını açmanın zamanıydı. Her "Boom" sesinden sonra gözlerini kapatır ve rastgele bir sayfayı açıp, parmağını denk getirdiği kelimeyi okurdu; Aslında bu hayal dünyasının derinliklerine ışık tuttuğu ender zamanlardı. Denizin ortasında bir taştan kulede, yapayalnız bir şekilde yaşayan birinin hayal dünyası ne kadar zengin olabilirdi ki?
Hayal gücümüzün sınırı bildiklerimiz kadardır. Yaşamdaki en mühim esas hayal gücümüzü zenginleştirmektir.
Zihindeki tohumların sebebi fikirlerdir; ancak bu filizlenen tohumların büyümesi için hayal gücü gereklidir.
Yapayalnız sonunda fark edilir. Bir yolcu sonunda onunla empati kurar. Yolcunun dünyası da bir zamanlar aynı Yapayalnız gibi soğuk taşlardan oluşmuştu. Yolcununda bir zamanlar evi Karanlık ve hüzünlüydü. Kitabın ve aynı zamanda Yapayalnız karakterimizin kırılma anı o yolcu sayesinde yaşanmıştı. Tek bir soru yetmişti engin karanlığı tanımlamaya. Gelen cevap ise aydınlığa doğru uzanan bir yolculuğun başlangıcıydı.
O soru tufanın başlangıcıydı, zihinsel bir hapishaneden kurtuluştu. Soru çok basitti, oldukça basit;
" Sizi ne mutlu ederdi?"
Yalnızlık orada öylece duruyor. Kimimiz ona giden bir yol seçiyoruz, kimimizse onun içinde doğuyor. Bir şeyi seçmekle ona maruz kalmak, o şeyi nasıl da aynı harflerle yazılan bir kelime olmaktan çıkarıp bambaşka anlamlar kazanmasını sağlıyor.
Belki de bugün bir mahkumdan daha çok dört duvar arasında durdunuz ama sizi mahkum olmaktan çıkaran şey