Gerçekte, Jöntürk düşüncesinin ön planında bir iktisadi program değil, "Devleti kurtarmayı amaçlayan bir siyasi eylemcilik yer alıyordu. İmparatorluğun yavaş yavaş ve aman vermez bir biçimde parçalandığını, çeşitli milliyetçi ayrılık hareketlerinin her geçen gün başarı kazandığını ve Düyun-u Umumiye'nin vesayeti altındaki Osmanlı'nın gitgide elinin kolunun bağlandığını gören Jöntürklerin başlıca kaygısı Osmanlı Devleti'nin özerkliğini ve coğrafi bütünlüğünü yeniden kurmaktı. Böylece "Devleti kurtarmak" geleneksel düzeni bürokrasinin ayrıcalıklı konumunu değiştirmeden korumanın sembolik formülü oldu. Ama bu kaygı beraberinde siyasi parçalanmaya ve iktisadi bağımlılığa ilişkin bir analizi getirmedi.
Jöntürk hareketi, batılı devletlerin Osmanlı ekonomisiyle ilişkilerinin arttığı bir dönemde başlamıştı. Nüfus mücadelesi her alanda sürdürülüyordu. Bütün büyük devletler Osmanlı mozaiği içinde kendi himayeleri altında guruplar oluşturmak peşindeydiler. Her biri bölgesel ve etnik farklılaşma temelinde okullar, kültür merkezleri, misyonlar ve hastaneler kuruyordu. Sonuçta aralarındaki rekabet doğal olarak şiddetlendi.