Eğer Mısır, meşruiyeti ve yetkisi tartışmalı olan Rum Yönetimi yerine Türkiye işe bir sınırlandırma antlaşması yapsaydı 11.500 km 2 daha fazla deniz alanına sahip olacaktı.
Türkiye ise hak ve menfaatleri bulunduğunu birçok kez ve çeşitli vesilelerle deklare etmesine karşın, Doğu Akdeniz’de MEB sınırını ilan etmemiş ve KKTC dışında herhangi bir kıyıdaş ile sınırlandırma antlaşması akdetmemiş bölgedeki tek devlettir.
“Bir devlete ait olduğu anlaşmalarla belirli olan bir toprak parçasında o devletin uzun yıllar devlet uygulaması yapmaması bu toprak parçasının ona ait olmadığını göstermez.”
~Max Huber
GKRY ve Yunanistan ikilisinin savunduğu ve AB tarafından desteklenen tezlerin gerçekleşmesi durumunda; yaklaşık 189 bin kilometrekarelik deniz yetki alanımız 41bin kilometrekare ile sınırlandırılacak, bir başka deyişle egemenlik haklarımızın bulunduğu 148 bin kilometrekarelik alan gasp edilmiş olacaktır.
Türkiye, Ege’den kaynaklanan özel nedenlerden dolayı 309’uncu maddesi gereğince çekince kaydı koyamadığı için 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesini imzalamamıştır.
Üçüncü Deniz Hukuku Konferansında ortaya çıkan başlıca gelişmelerden biri de deniz yetki alanları kavramlarına Münhasır Ekonomik Bölge(MEB)’nin girmiş olmasıdır.