Bedensizleşen erkek, akışkanlığı olmayan(kanamayan), düzgün işleyen, normal bir bedeni simgelerken kadın bu kurgunun karşısında ötekileştirilerek adeta anormalliği temsil etmektedir.
Kendini egemen olarak kuran birey, anneyi değil özünde babayı ve onun iktidarını bastırmayı hedeflemektedir. Babanın iktidarının bastırılması bir yandan oğlu özgürleştirirken diğer yandan böyle bir koruyucudan onu mahrum bıraktığı için güvensizleşmesine neden olmaktadır. Bu paranoyayla da ötekileştirdigi ve bedeninden ayırdığı kadını elinden geldiğince kamusalin dışında tutmaya çalışmıştır. Bu mücadelesini modern rasyonel aklı teorize ederek meşrulaştırma yoluna gitmiştir.
Egemen kabul, kadınların kendilerini ifade etmeleri için söze ihtiyaçları olmadığıdır. Çünkü onların çıkarlarını gözetecek ve onların yerine konuşacak yurttaş kocalar ve babalar vardır.
Egemenlik altına alamadığı kadınların büyücü sayılma olasılığı çok daha fazladır; çünkü kadının yazgısı başka bir varlığa adanmak olduğundan, erkeğin boyunduruğundan kurtulmuşsa mutlaka şeytanla işbirliğine girmiş demektir.
Kadınlıkla ilişkilendirilen duygular, doğal, kaotik, fiziksel, subjektif olana göndermede bulunurken erkek akıl, kültürü, düzeni, evrensel ve zihinsel olanı temsil eder hale gelmiştir.
Kadının özgürleşmesi temel sorun gibi gösterilirken normların ağırlığının kadın bedenine yüklenerek estetik kaygılarla kadınları baş başa bırakan modern söylem içinde, bin bir çelişkiyi barındırmaktadır.
Yorucu, yıpratıcı, yaklaşık yüz yıllık bir mücadele sonucunda eşit yurttaşlık hakları kazanılmış olmasına rağmen kadın, toplumsal yaşamda istenen eşitliğe kavuşmamıştır.
Bir kadının giyimiyle, makyajıyla, yaptırdığı estetikle, belirli bölgelerinde biriken yağdan kurtulmak amacıyla yaptığı diyet ve egzersizlerle kendi vücuduna verdiği biçim, kendisi için değil erkek içindir.
Hooks'un ifadesiyle "Biz kadınlar bedenlerimizle ilgili seçme hakkına sahip olmazsak yaşamımızın diğer alanlarında da haklarımızdan vazgeçme riskiyle karşılaşırız."
"...kadınları insan saymayıp 'dişi' olarak görerek, sevecen eşler ve rasyonel annelerden çok çekici metreslere dönüştürme gayreti içindeler... Kadınların yerine getirmesi gereken farklı görevleri olabileceğini kabul ederim; ama bunlar insani görevlerdir. Bu görevleri yerine getirirken uyulması gereken ilkelerin de, ısrarla iddia ediyorum ki insani ilkeler olması gerekir."